- Eki, 08, 2013
- Kitap ve Yayinlar, Spor
- Nurullah Öztürk
Dünya kurulduğundan bu yana milletlerin gelişme ve kalkınmasının neden- sonuç ilişkilerine kafa yoran bilim adamları, filozoflar özetle iki kavramın önemine vurgu yaparlar; ADALET ve ÖZGÜRLÜK…
Hukukun adil, hayatın ve düşüncenin özgür olduğu ülkelerle olmayanlar arasındaki gelişmişlik farkı maddi ve manevi olarak kapatılması mümkün olmayan bir farktır…
Yaşadığınız coğrafya ve ülkeyi bu ölçütlere göre kendiniz değerlendirip seviyesini ölçebilirsiniz…
Adalet ve özgürlüğün olmadığı, ya da bu iki temel insan hakkına herkesin kendi amaçları ve düşüncelerine göre şekil vermeye çalıştığı ortamlarda her türlü “kaos” ve “terör” eksik olmaz.
Herkesin kendi adaletini aradığı ve dayattığı ortamlarda herkes şikâyetçi, herkes tedirgin ve hiç kimse güvende değildir…
Ülkenin temelleri atılırken bir yerlerde eksiklik ve hata yapılmış olmalı ki, ilerleyiş sıklıkla ve kolaylıkla geri dönüş yürüyüşüne dönüşebiliyor. Bu durum ekonomide de siyasette de, hâsılı toplumun tüm alanlarında böyle…
Futbolun adaleti
İnsanlar onu yerinden ve yörüngesinden çıkartmadığı sürece futbol topu adalete ve eşitliğe ihanet etmez. Futbol ne zaman endüstri oldu, o günden bu yana tüm ayarları ile oynandı ve oynanmaya devam ediyor.
Ülkemizde adalet düzeyi ile futbol düzeyi paralellik arz ediyor. Ne zaman ki adalet kalitesi yükselir AB standartlarına gelirse futbolda AB ülkeleri ile boy ölçüşebilir hâle gelebiliriz. Bu noktada paranın çözüm olmadığını anlamamamız için yeterli deneyime sahibiz sanırım.
Elbet “suçüstü yakalananları affetmek” için Büyük Meclis’in canla başla nasıl çaba gösterdiğini tarih de yazacaktır
Memleket yararına “anayasa” başta olmak üzere hiçbir konuda uzlaşmaya yanaşmayanların “şike affı, kendilerine kast ayrıcalığı ve ihaleye fesat karıştırma ve rüşvet cezalarının affı” konularındaki mutabakatı bile bu ülkede başlı başına güven bunalımı için yeterli neden olarak görülebilir…
Adaletin terazisi hassas olduğu kadar bozulduğunda tamiri de uzun sürer. Sizler bu teraziyi kırdınız, şimdi tamir mi edersiniz arızalı olarak kullanmaya devam mı edersiniz bilinmez. “Milletin vicdan terazisi” bozulmasın yeter ki…
Spor Bakanı’ndan daha çok bakanlığı kurumsal iletişim müdürlüğü yapan kişi; arkanızda birileri varsa bakan bile olabilirsiniz ve spor yönetimi genel bir anlayışın modeli ise o zaman “endişe etmek için bir değil bin nedeniniz var” mesajı ile endişeleri azaltacağına her geçen gün daha da arttırıyor.
6222 sayılı yasada değişiklik yaparak “şike affı” yaptınız , “sporda şiddet” konusunda neden bir affa ihtiyaç duydunuz sorusunu bir kez daha sormak lazım.
Adaleti tesis etmeden toplumsal konsensüs inşa edemezsiniz. İstediğiniz kadar kanun çıkarın, biber gazı sıkın, yasak koyun…
Adalet yoksa her şey eksik demektir…
Beşiktaş’ta yeni dönem
Karşısına ciddi ve güçlü bir rakip şu âna kadar çıkmadığına göre, eğer çıkmazsa belki çıksa da Fikret Orman kaldığı yerden devam edecek.
Bu noktada yeni yönetim kim olursa olsun bazı kritik hatırlatmalarda bulunmak istiyorum.
• Hata yapma limiti dolmuştur.
• Kaliteli iş ve sonuçlar, kaliteli insanla olur.
• İcraat yoksa konuşulacak konu da yok demektir.
• Yanlışları yeterince konuştuk, doğruları yapma zamanıdır.
• Hesap verilebilirlik hesap sorulabilirlikle eşdeğerdir.
• Akıl ve âkil insanlar ve proje varsa mutlaka çözüm vardır.
• “Beşiktaşlılık duruşuna geri dönülsün.”
• Ve küçülerek büyüme sağlanmayacağı anlaşılsın ve görülsün…