- Eki, 08, 2013
- Kitap ve Yayinlar, Spor
- Nurullah Öztürk
Barış havası estirilmeye çalışıldığı bir atmosferde sadece sokaklarda değil gönüllerde de şiddet artıyor; asıl tehlike burada yatıyor, fakat herkes görmezden gelerek bu gerçeği gömdüğünü sanıyor.
Toplumda şiddetin sokaklarda eylem hâlini aldığı dönemler dâhil bu kadar derin “gönül kırılması ve şiddeti” yaşanmamıştı…
Toplumun tahammül duvarı yıkılalı çok oldu, şimdi sabır limitleri zorlanıyor…
Bir toplumda azınlık mutlu, çoğunluk mutsuz ve umutsuz, bir de nihilist duygularla yaşamaya başladıysa o toplumun mutlu azınlığını bekleyen sonuç, onların yaşadığı duyguyu yaşamaktır…
Toplum gündemi rutin olarak, terör eylemleri ve sporda şiddetle dolu. Zaten bunları çıkarttığınızda geriye bir şey kalmıyor…
Bu gündem de birilerinin gizli saklı işlerini rahat bir şekilde yapmasına ortam sağlıyor. Kısaca, halk mutsuz, süreci ve gündemi yönetenler mutlu…
Peki, bu şiddet altyapısı nasıl oluştu?
Sosyolojik bir araştırma yapmaya gerek yok , geçen haftadan yola çıkarak bile tahlil edebiliriz:
Önce şiddet altyapısı hazırlanır…
Bu altyapı çoktan hazır!
Sonra tarafların başkanlar ve yardımcılarından karşılıklı olarak “akıl ve dil bağlantısı” olmayan açıklamalar medya aracılığı ile abartılarak muhataplarına ulaştırılır.
Medya üzerine vazife olan olmayan her yere el atar. Fitne ateşi ile şiddet yanardağına malzeme hazırlar, eline ne geçerse hepsini ortama boşaltır…
Ve takımlar sahaya çıkar, oyuncular yerli yabancısı ile sistemin içindedir.
Sonuç için kurbanlar yeterince provoke ve motive edilmiştir.
Aslında ekstra motivasyona gerek yoktur çünkü geçmişten gelen birikim ve altyapıları bu işler için yeterlidir…
Yıllardır her yana öfke, nefret, ötekileştirme, tahammülsüzlük, adaletsizlik, eşitsizlik ve manipülasyon tohumları saçıldı. Toprak sürüldü ve sulandı…
Şimdi hasat zamanı… Şiddet hasadı…
6222 sayılı yasa sadece “şikeciler”i değil bu gözü dönmüşleri de affetti. Bu affı savunan “ben kimi seçersem bakan odur” anlayışının hâkim olduğu bir coğrafyada ne şiddet ne de ot, yaprak biter.
Neyse…
Alın bu sizin eseriniz, artık eserinizle övünebilir birlikte fotoğraf çektirebilirsiniz.
Bu bir veda değil… Yeni bir başlangıç…
Beşiktaş’ın gündemi yoğun, ne yazık ki bu yoğun gündem ne medyada ne de Beşiktaş camiasında gerektiği kadar yer alıyor.
Bir hafta içinde Beşiktaş anayasası değişti, seçim hazırlıkları başladı, yeni bir başlangıç öncesi son maçta, yok yere Beşiktaş taraftarı biber gazı atmosferine sokuldu çıkartıldı; camiada ne bir ses ne de bir nefes var…
Bu durumu pek hayra yormak mümkün gözükmüyor.
Ortada bir seçim tarihi var, bir yılda yönetim kurulunun yarısı istifa etmiş yönetimden başka ortalarda kimse yok…
Ortada sorulması ve ödenmesi gereken bir hesap var; soran da ödeyen de yok…
“Feda” taraftarın kendi adına kendi bütçesinden fedakârlıkta bulunarak kulübe katkı vermesi demekti. Bu anlamı herkes anlamak istediği gibi yorumladı.
Şampiyonlukla noktalanacak bir sezonda üçüncülük başarı gibi paketlendi. Buna da rıza gösterildi.
Beşiktaş camiası tıpkı ülkemiz gibi alternatifsizlik durağında uzun bir mola vermiş gözüküyor.
Kitap için teşekkürler
Nihayet üzerinde epey emek verdiğim ilk kitabımın dağıtımı ve ilk baskısı bitti.
Emeği geçen herkese bir kez daha teşekkürler…