Yeni Ekonomik Düzen Üzerine

Bir asra yakın zamandır düşe kalka devam eden ekonomik sistem, son yıllarda dış ve iç dinamiklerin etkisiyle baş döndürücü bir hızla değişmektedir

Dünyanın herhangi bir yerinde yaşanan değişim nerede yaşandığına bakılmaksızın herkesi etkilemeye başladı. Tüketim toplumu olan çağımız her şeyi çok çabuk eskitmekte ve sürekli değişimi talep etmektedir. Değişime ayak direyenlerin değil, hızlı düşünüp değişemeyenlerin yaşam haklarının kısıtlandığı bir dünyada yaşıyoruz.

Değişim dinamikleri önümüze dört farklı seçenek koyuyor. Değişim için bu faktörlerden biri veya birkaçı bizi harekete zorluyor. Sonuç olarak değişim; a) gönüllü, b) gönülsüz, c) dış kaynaklar, faktörler, d) iç dinamikler, kaynaklar ve faktörler yoluyla mutlaka kendisine bir yol buluyor. Ülkemizin uzun süreden beri kabuk değiştiren yapısını incelediğimizde değişimin tüm dinamiklerinin bir arada yaşandığını görüyoruz.

Ekonominin yeniden yapılanması

Bir asra yakın zamandır düşe kalka devam eden ekonomik sistem, son yıllarda dış ve iç dinamiklerin etkisiyle başdöndürücü bir hızla değişmektedir Her zaman olduğu gibi kamu ve özel sektörümüz bu fırtınaya da plansız ve hazırlıksız yakalanmıştır.

Yıllarca komünist ülke rejimlerinden bile katı, bazılarını kanatları altında büyüten, koruyan kimini dışlayan ekonomik sistem en sonunda çökmüştür. Her çöküş sonrası morga bırakılan Türk ekonomik sistemi, her defasında şaşkın bakışlar içerisinde ayağa kalkmayı başarmış, ancak yorgun düşmüştür.

Ekonomik devrim

Üretmeden tüketen, kazancından fazlasını harcayan, verimsiz, plansız, vizyonsuz, iç ve dış tehlikelere açık, hiper enflasyonlu, istikrarsız, kaynakların israf edildiği, borçla yaşamını sürdürmesine rağmen kamu kaynaklarının parası ve adamı olanlara fütursuzca aktarıldığı bir dönemi çok da gönüllü olmadan, zorunlu olarak geride bırakırken, belli bir kesimin mutluluğunun faturası tüm ülkeye kesildi ve kesilmeye devam ediyor. Her defasında ülkeyi kurtarmak vaadiyle iktidara taşınanlar, bir süre sonra ülkeyi kurtaramadık, bari kendimizi ve çevremizi kurtaralım düşüncesine kapılıveriyorlar. Kamu ve özel sektör ekonomilerinin hızlı bir şekilde yeni ekonomik düzene göre yapılandırılması gerekmektedir.

Örneğin, enflasyonsuz ortamda fiyat artışları yerini, rekabetin de etkisiyle düşüşlere bırakmıştır. Kârlılık her geçen gün azalmaktadır. Miktar satışları iki katına çıkarken daha önce elde edilen kârlılığın yarısına ulaşılabilmektedir. Devlete yaslanarak iş yapma dönemi bitmese de azalmıştır. Zorunluluklar yeni pazar ve yol arayışlarını da beraberinde getirmiştir. AB ülkelerinde birkaç yıldır devam eden ekonomik kriz bu ülkelerin çok uluslu şirketlerini Türkiye gibi ülkelere odaklanmalarını zorunlu kılmıştır. Bunun neticesinde ortaya çıkan deneyim ve bilgi ve güç farkı karşısında birçok şirket yapılanmasını bile tamamlamadığı için ciddi zorluklarla karşı karşıya kalacaktır. Ne yazık ki birçoğu bu tehlikenin farkında bile değildir.

Yolların kavşak noktasındaki Türkiye, ya yeni bir yol bulmak ya da yeni bir yol yapmak zorundadır.