- Şub, 24, 2016
- Ekonomi
- Nurullah Öztürk
Vizyon, günümüzün en moda kavramlarından biri. Dini kökenli bir sözcük ama hayatın bütün alanlarında herkesin dilinde.
Geniş anlamda kişi, kurum, toplum ve ülkelerin ‘kızıl elma’sı olarak ifade edilen vizyon, dünya ticaretine yön veren global firmaların kitabının önsözü ve özeti gibi. Ciroları yüz milyar dolarları bulan bu firmaların ‘vizyon ve misyon’larına baktığımızda bugünkü durumlarını anlamamız kolaylaşır. Çeşitli sektörlerde faaliyette bulunan dünya devlerinden bazılarının vizyonlarına göz atalım:
IKEA
Dünyanın en başarılı mobilya ve ev eşyaları firmalarından biri olan İkea vizyonunu, ‘İnsanlar için günlük hayatı daha kolay hale getirmeliyiz. Fiyatlar ve ürün yelpazesi üzerinde yoğunlaşmalıyız. Rekabet gücümüzü sürekli yükseltmek zorundayız.’ biçiminde özetliyor. İkea ‘değer’ anlayışını da “Farklı kültürlere değer veriyoruz ve değişik ülkelerde farklı çalışma şekilleri olduğunu biliyoruz. Tüm çalışanlara iyi ve adil davranmalı. Çocuk çalıştırılmasına karşıyız ve ekolojik dengeye karşı sorumluluklarımızın farkındayız.” ifadeleriyle dile getiriyor.
SONY
1950’li yıllarda Japon mallarının algısı şimdiki Çin malları gibi olduğu için Japon elektronik devi Sony bu imajı kırmayı kendine vazife edinmiştir. Sony vizyonu, teknolojiyi ilerletmenin ve toplum yararına kullanmanın tadına varmak, Japon ürünlerinin dünya genelindeki kalitesizlik imajını değiştirmek (1950’lerin başında).
METRO
Alman perakende zinciri Metro’nun stratejisi, portföy optimizasyonu, konsept optimizasyonu ve uluslararası bir marka olarak kârlı büyümek. Portföy optimizasyonu; temel ticari alanlar, kârı düşük alanlardan çıkmak. Konsept optimizasyonu; her bir işletme birimi, faaliyet gösterdiği pazarda liderliği amaçlar.
Uluslararası olmak; satışların Almanya dışına olan oranı yüzde 50’ye çıkarmak (bu hedef diğerleri ile birlikte gerçekleşmiştir).
WALL-MART
Wall-Mart dünyanın en büyük perakende zinciridir. 500 milyar dolara yaklaşan cirosu ile G-20 ülkeleri arasında yer alacak bir ülke büyüklüğündedir. Bir milyonun üstünde kişiye iş vermektedir. Bu firmanın vizyonu söylenmesi oldukça kolay ve sıradan bir cümleden ibaret gibi gözükse de, vizyonun içinin doldurulması ve gereğinin yerine getirilmesine güzel bir örnektir. Wall-Mart vizyonu; ‘sıradan insanlara, zenginlerle aynı şeyleri satın alabilme şansını vermek’ olarak özetlenmiştir. Wall-Mart’ın 2023 yılına kadarki ciro hedefi tam 1 trilyon dolardır.
Wall-Mart strateji olarak ‘bilinçli gider kontrolü yoluyla her gün düşük fiyat prensibini uygulamış ve müşterilerin alışveriş yapmak için promosyonları beklemek yerine her gün alışveriş etmesini sağlamayı’ hedeflemiştir.
Sektörün en etkin ve gelişmiş dağıtım sistemine sahip olmak ve her mağazada, bulunduğu bölge halkının ihtiyaçlarına uygun ürün çeşitliliğini sağlamak gibi temel prensipler kendisini bugün dünyanın bir numaralı şirketi konumuna getirmiştir.
SEARS
Kanadalı Sears’ın vizyonu ‘Kanada’nın en başarılı perakendecisi olmak, koşulsuz müşteri memnuniyetini sağlamak, çalışanlarımıza gelişme ve sonucunda şirkete katkıda bulunma fırsatları sunmak ve ortaklarımıza yüksek kâr payı ödemek’ olarak belirtilmiştir.
CARREFOUR
Vizyonu: “Müşteri odaklı kültür oluşturmak, müşterilere kaliteli ürünleri en düşük fiyatlarla sunmak. Müşterilerin yeni beklentilerine duyarlı olmak, doğal çevreye duyarlı olmak. Sunulan ürünlerde, konseptlerin yenilenmesinde, mağazaların tanzim ve teşhirinde ve müşterilere sunulan hizmetlerde yenilikçi olmak. Farklı kültürlerin olduğu ülkelere uyum sağlamak ve çalışanları ortak değerler etrafında bütünleştirmek.”
BÜYÜK ÜLKELERİN VİZYONU DA BÜYÜK
Büyük markaların da, ülkelerin de vizyonları vardır ve birbirlerini tamamlayarak birlikte büyürler.
Türkiye’nin milleti ile paylaşabileceği, bir bütün olarak arkasından gidebileceği bir vizyonu ve vizyoner bir lideri yoktur.
2023 vizyonu olarak açıklanan hedeflerin hiçbirinin gerçekleşme şansı, gerçekliği ve geçerliliği kalmadı. Seçim malzemesiydi, seçim bitti, hepsi çoktan unutuldu.
Türkiye bütün talana ve tarumar edilmişliğine rağmen, ehil ve emin eller tarafından yönetildiği takdirde toparlanma ve yeniden dirilme potansiyeline sahiptir.
Philip Kotler, ulusların refahının dört ana faktörün göz önüne alınarak sağlanabileceğini belirtiyor.
1- Doğal sermaye: Toprakların, suyun, minerallerin, ormanların ve diğer doğal kaynakların değeri.
2- Fiziki sermaye: Makine, inşaat ve kamu varlıklarının değeri.
3- İnsan sermayesi: İnsanların verimlilik düzeyi.
4-Sosyal sermaye: Aile, topluluk ve birlikte bir toplumu oluşturan çeşitli türden tüm organizasyon ve yapılar.
Türkiye son on yılda tarihinde hiç olmadığı kadar hoyratça bir muameleye maruz kalmış, doğal, insani, fiziki ve sosyal sermayesi tarumar edilmiştir.
Türkiye tarihle, dünü ile kucaklaşmayı ve barışmayı başaramadan, bugün yaşayan toplumu ile kavgaya ve savaşa tutuşup yarınları kaybetme tehlikesi ile karşı karşıyadır.
Ülke maalesef bir kez daha dibi görmek üzeredir. Kaynakları haksız ve hukuksuzca üzerine geçirenler ile malını, mülkünü ve işini kaybedenlerin birlikte daha büyük kayıplar yaşayacağı bir dönemin kapısı aralanmıştır.
Yeni bir vizyon ve vizyoner bir lidere ihtiyaç her zamankinden çok daha fazladır.