Türk Futbolunun Gözyaşları

Geçen hafta oynanan TS-Rize maçında Volkan Şen’e tribünlerde kendini bilmez taraftarlar tarafından yapılan ağır küfürler sonrasında Volkan’ın gözyaşlarını sadece bir futbolcunun gözyaşları olarak düşünürseniz hâlâ gerçeğin farkına varmamışsınız demektir.

Bu gözyaşları uzun yıllardan bu yana Türk futbolunda yaşanan olumsuzlukların ve dramların birikiminin dışavurumudur. Bunlar çaresizliğe düşen namuslu insanların isyan gözyaşlarıdır.

Türk futbolu CAS kararlarının açıklanması ile başka bir kategoriye dâhil oldu.

Ağlama nedenleri farklı olsa da ağlatan da ağlayan da birlikte gözyaşı dökmeye başladı.

Türk sporunda zekâ çeviklik ve ahlak iflas etti…
GERÇEĞİN DIŞAVURUMU

Fenerbahçe yönetimi malum sürecin başından bu yana sorunun kaynağı olarak hep başkalarını işaret etti. Kendi kamuoyunu da buna inanmaya zorladı. Hatta bunda başarılı da oldu. Bu durum yönetime bir nebze zaman kazandırsa da CAS’tan gelen haber tüm yolların aynı noktaya çıktığının da belgesi oldu.

FB şike sürecinde iletişim ve PR’ın tüm yol ve yöntemlerini başarılı bir şekilde uygulasa da ‘gerçek’ zirveyi teslim aldı.

En son seçenek olan CAS da şikeyi onadığına göre tescilli bir şike ülkesiyiz artık.

Biz bu durumu biliyor fakat sözümüzü kimseye dinletemiyorduk. Herkes gerçeğe sağır ve kör taklidi yapıyordu.

Şimdi bu gerçeği yedi düvele de göstermiş olduk.

Bu durum başka merakları da beraberinde getirdi.

Öncelikle bu gerçeğe sırtını dönen hâkim irade şimdi bu tablo karşısında ne düşünüyor?

Tek suçu armaya gönül vermek olanlar kendilerini aldatanlara haklarını helal ediyor ve hâlâ onların peşinde mi?

Gerçeğin inkârı konusunda hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan medya ve mensupları nasıl bir savunma mekanizması hazırladılar; inkâr mı, ikrar mı?

Şike dosyasını bertaraf etmek üzere hükümet tarafından atanan TFF yönetimi bu gerçek neticesinde misyonunu tamamlamış sayılıyor mu?

Gerçeğe vâkıf olduğu hâlde inkâr eden, gizleyen ve sinsi bir şekilde fırsat gözleyenler de utanıyor ve artık sahneden çekilmeyi düşünüyor mu, onlar düşünmese de bu konuda bir yaptırım geliyor mu?

Soru da sorun da çoğaldı, bakalım Türkiye ve futbolu arınmayı mı anırmayı mı seçecek…
BEŞİKTAŞ İYİ YOLDA

Karar vermek için çok erken ancak ilk iki haftadaki görünüm bile bir değişimin habercisi.
Ersan Gökhan’a göre daha iyi bir performans sunmasına rağmen sol cenahta değişen bir şey yok. Sürekli geliş gidişlerde aksaklık yaşanıyor.
Almeida gerçeğine paralel olarak forvet hattı seke seke oynuyor. Bin bir zahmetle rakip defansa kadar taşınan toplar o bölgede hedefe ulaşmadan çok çabuk ve kolayca kayboluyor.

Medyanın bazı takımların PR ajansı gibi çalışmasına kulak vermeksizin sahada olup bitene göre yapılan gerçek bir değerlendirmede, muhtemel şampiyonluk adaylarının kuvvetli ve zayıf yönlerinin birbirine denk olduğu görülüyor.

Bu noktada Beşiktaş defans kombinasyonunun solunu tamir edip iyi bir forvet ihtiyacını zamanında temin ederse bu yıl şampiyonluğun mutlak favorisi olur.
Anzhi başkanının ekonomik ve siyasi nedenlerle takımı küçültmeye gitmesi sonucu takımın önemli oyuncuları tüm tekliflere açık. Eto’o da haber bekleyenlerden biri…

Bu fırsat değerlendirilebilirse forma satışlarından elde edilecek gelirler bu transferin bedelini öder; Beşiktaş da daha güçlü bir şekilde şampiyonluk şarkıları söyler.