- Eki, 08, 2013
- Kitap ve Yayinlar, Spor
- Nurullah Öztürk
Kâğıt üzerindeki tablo Beşiktaş için olmak ya da olmamak anlamı taşıyordu. Fenerbahçe açısından ise ‘olsa daha iyi olur’ demekti.
Takdir edersiniz ki böyle bir maçın stresini kaldırmak her babayiğidin harcı değildi. Sabırlı, dikkatli, agresif, streteji sahibi ve detaylara hakim olmak gibi meziyetlerin yanında inanmak ve kazanma arzusunu 90 dakikaya yaymak gibi özelliklere sahip olunması lazımdı.
Kağıt üzerinin favorisi Kanarya belki de stres açısından İnönü’deki en rahat maçlarından birini oynadı. Çünkü kaybetse bile iddiası devam edecekti. Bu ‘bize beraberlikte yeter’ anlamı taşıyordu. Bu maçın en büyük favorisi ise Beşiktaş’ın koca yürekli taraftarıydı. Nitekim maç tam bu ahval üzere başladı.
Dakikalar 10’u gösterirken Beşiktaş hiç kimseyi yanıltmayan klasik gollerinden birini daha kalesinde görüyordu. Öyle bir hatalar zinciri ki, zincirin içinde herkes var. Fakat bir şey daha var ki bu en önemlisi, benim gördüğüm açıdan top çizgiyi geçiyor, çizgi hakemi pozisyonu görmüyor ya da görmezden geliyordu.
Golden sonra Beşiktaş bilinçsizleşti, Fenerbahçe ise yatağı yorganı Beşiktaş yarı sahasına yıktı. Taraflı tarafsız kim olursa olsun hakem hatalarını duymak, konuşmak ve değerlendirmekten bıktık usandık. Fakat o da ne! Bu hakemler ne yapıp edip kendilerini maçın yıldızı (!) yapmayı başarıyorlar. Saraçoğlu stadında olduğu gibi bu maça da hakem efendiler damgasını vurdu. Halbu ki ilk yarıdaki maçın hakemini resmen Allah çarpmıştı. Verdiği yanlış karar sonucu gol olunca, verdiği faule kargalar bile gülmüştü.
Hata insan içindir, amenna, ne tesadüftür ki, hep bir takımın lehine, diğeri ya da diğerlerinin aleyhine oluyorsa, bu iş te bir tuhaflık ya da gariplik yok mu sizce de?
Herkesin bir koruyucusu ya da hamisi var, bu çirkef dünya içerisinde en korunaksız durumda olan Beşiktaş ve de Anadolu takımlarını Allah bu düzenbazlıktan korusun.
Maalesef bu iş böyle…
Yoksa, yoksa hakemler futbol gözlemcilerinin başkanının eski Fenerbahçe menajeri olmasından mı cesaret buluyorlar ki, her hareket ve yorumu, başkanın takımı lehine çevirmek zorunda hissediyorlar kendilerini.
Federasyon yeni değişti, fakat düzenbazlık değişmedi. Yazık, bu ülkede demokrasi yok, hak hukuk ve adalet anlayışı zedelendiği için feveran ediyoruz. Topyekûn her şeyde istiyoruz bunu. Sadece siyasette değil, sporda da istiyoruz. Sadece kendimize Müslüman değiliz.
Bu maçta saha içi provokasyonlar, yanlı yanlış kararlar maçın kaderi ile o kadar çok etki etti ki….
Bu noktadan sonra sözün bittiği yerdeyiz artık. Her yıl sezon başı Fener’i şampiyon diğerlerini figüran ilan edip biz de maç falan seyrettiğimizi zannetmiyelim.
Son sözüm de Beşiktaş Başkanı ve yönetimine; öyle bir takım yapmalısınız ki hakemi de federasyonu da yenecek bir takım olsun, yoksa şampiyonluk hayal, sevinmek ve övünmek haram bu takıma…