- Eki, 08, 2013
- Kitap ve Yayinlar, Spor
- Nurullah Öztürk
Maalesef son günlerde ülkenin hakimleri ile futbolun hakemleri, verdikleri kararlar nedeniyle kamuoyu vicdanında telafisi çok zor çatlaklar oluşturmaya devam ediyorlar.
Halbuki her ikisi de en az tartışılan kişi ve kurumlar olması gerekirken, ülkenin dört bir yanında kulaklarını çınlatacak konuşmalar oluyor.
Hakimleri kendi cüzdan ve vicdanları ile baş başa bırakırken, verecekleri kararın ülke yararına olmasını, her şeye rağmen umut ediyoruz.
FUTBOLUN SİVRİ KAZIĞI
Eski federasyon zamanında yaşanan ne kadar olumsuzluk varsa, şekil değiştirmiş olarak aynısının devam ettiğini görünce biz bu değişikliği neden yaptık sorusunun cevabının bildiğimiz cevaplar olmadığını anlıyoruz.
Her federasyon ‘özel’ hakemlere sahip…
Son haftalarda bazı takımlar öyle sivri kazıklar yediler ki, çıkartmaları da unutmaları da mümkün değil.
Kısaca hatırlatmakta fayda var; Olimpiyat Stadı’nda İstanbul Belediyesi oyuncularının kendisini itip kakmasına ses çıkartmayan ‘özel’ hakemimiz, Bobo’ya soyunma odasının yolunu gösterirken tereddüt bile etmiyordu.
Aradan çok değil iki hafta geçti. Bu kez kendisini Saracoğlu’nda bir başka oyunun içerisinde gördük. Yardımseverliğine de bayıldık doğrusu.
Federasyonumuz ve hakemimiz konuyu memleket meselesi olarak düşünmüş olmalı ki, ev sahibi takımın, Salı günü çok önemli bir maçı var, moralini yüksek tutmamız lazım diyerek, ellerinden geleni hiç esirgemediler.
Sezon sonunda en azından bir plaketi, şimdiden hak ettiler.
Fakat ev sahibi takıma yapılan bu moral takviyesi ne ilk ne de son olacak.
Geçen hafta İnönü Stadı’nda ne taca çıkan top, ne de manşet pozisyonu yine moral motivasyon açısından olsa gerek, görülememişti.
Ne enteresandır ki, bu yanlışlıklar sadece güzide bir takımımızın lehine cereyan etmeye devam ediyor.
MEDYANIN DURUŞU
Reyting uğruna mı, başka nedenle mi bilemiyorum, bu haksızlıklar karşısında susan bazı medya şarlatanları, aksi durumlarda bülbül kesilerek, adalet ve güzellikten dem vurmaya bayılıyorlar.
Sonuç olarak adalet duygusunu zedeleyen hakim de, emek hırsızlığı yapan hakem de, bazılarına yapılan haksızlık karşısında dilsiz şeytana dönen medya da, çok büyük bir itibar yitirmiş ve yitirmeye de devam ediyordur.
TOLUNAY KAFKAS
Türk futbolunda ender rastlanan, adam gibi adamlardan biridir Tolunay Kafkas. Futbolcuyken de çok severdim. Cumartesi akşamı haksızlık karşısındaki haklı isyanı ile gönlümdeki yerini daha da sağlamlaştırdı.
İnsaf sahibi hiçbir kimsenin sahiplenebileceği bir tablo değildi bu. Nitekim Zico da dolaylı olarak itirafta bulundu zaten.
Bundan sonra Anadolu’dan neden şampiyon çıkmıyor, Türk futbolu neden yerlerde sürünüyor teranelerini bırakalım artık. Anadolu sermayesi de Anadolu futbolu da koca bir yalan.
Ne zaman Anadolu gözünü açar, piyon olmaktan vazgeçer, kendi arasında dayanışma ve işbirliğine gider, ancak o zaman bu ayak oyunlarından kurtulur.
Futbol ayak oyunu. Türkiye’de ne kadarının ayakla, ne kadarının masa başında oynandığına karar vermekte zorlananlar için cumartesi akşamı Saracoğlu’nda oynanan trajedi yardımcı olmuştur sanırım.
Uydurma bir penaltı ve kaydırma bir ofsayt. Al sana galibiyet. Oh ne rahat lüks hayat.
Biz adalet istiyoruz, bazıları ayrıcalık istiyor. Biz büyük bir medeniyet inşasının, Avrupa da finaller oynamanın hayallerini kuruyoruz, bazıları küçük olsun, sadece benim olsun, sadece ben olayım diyor.
Son olarak futbolun yönetiminin neden değiştiğini anlamakta zorlananlara, yaşanan süreç ve sonuçlar oldukça yardımcı olacak ipuçları sunmaya başladı.
Dün bir bugün iki. Bakalım daha ne sürprizlere tanık olacağız.
Gerçek büyüklük ayak oyunlarına ihtiyaç duymadan kazanmaktan geçer. Adil bir şekilde rakibine üstün geleni de herkes takdir eder. Aksi takdirde neden bizi hiç kimse sevmiyor ve oy vermiyor diye daha çoook sorar söylenip durursunuz.