Şike Süreci Nasıl Yönetildi

Sonu nasıl biterse bitsin, 3 temmuzda başlayan Şike süreci Türk futbol tarihinin en büyük ve en unutulmaz olayı olarak anılacaktır…

Herkesin üç maymunu oynadığı bir ortamda; “canım; şike var ama duman gibidir, görürsünüz ama yakalayamazsınız” diyenlere inat, şikenin hem sesi hem de görüntüsü, toplumun önüne koyulduğunda herkes, artık hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağını da anlamış oluyordu.

Böylece hepimizin tanığı olduğu süreç de başlamış oldu…

Sürecin aktörleri kısa süren panik atak durumu yaşadılar.

Sonra toparlandılar, tam saha pres ve en iyi savunma hücumdur taktiği ile her şeyi ve her yolu denemeye başladılar. Tıpkı önceden yaptıkları gibi…

İstedikleri neticeyi elde edip edemeyeceklerini öğrenmemiz için fazla beklemeyeceğiz…

Şu âna kadar süreci ve yönlendirmeyi iyi yaptıklarının hakkını teslim etmek gerekir tabii ki…
Şike yönetimi ve ilişkiler

Şike sürecinin baş aktörü Fenerbahçe’nin kriz yönetim ekibinde, başta ALİ KOÇ, NİHAT ÖZDEMİR, ABDULLAH KİĞILI, CİHAN KAMER gibi isimler hep ön planda oldu. İşin özellikle siyasi temas kısmında tanıdık bir küfürbaz vardı. Siz onu biliyorsunuz…

Ali Koç’a lojistik destek sağlayan ekipler de, işin arka planında cansiperane bir mücadele örneği sergilediler.

Sürecin pi-ar iletişim ve medya ayağındaki başarı ister istemez bu konuda ülkenin en tanınmış simalarından olan Ali Saydam’ı aklıma getirdi. Acaba mutfakta o da var mı diye…

Kendisini aradım, hem süreci hem de kendisinin katkı verip vermediğini sordum.

O da sürecin yönetimini başarılı bulduğunu, fakat kendisinin herhangi bir katkı vermediğini, Ali Koç’un buna ihtiyacı da olmadığını söyledi.
Şike sürecinin parametreleri

Herkesin tanık olduğu, bazılarının görmezden geldiği “ŞİKE” gerçeği ete kemiğe bürünüp, inkârı zorlaşsa da FB bu zor süreci bazen parçalara ayrıştırarak bazen de parçaları birleştirerek, kendi istedikleri neticeyi elde etmek için insanoğlunun yapabileceği her şeyi deneyerek sürdürdü.

Ali Koç başkanlığındaki ekip şike sürecinin pi-ar ve iletişim organizasyonunu da üstlenerek sürecin en az kendisi kadar önem taşıyan; “siyaset”, “finans”, “hukuk”, “TFF”, “UEFA”, “medya”, “rakip”, “taraftar” gibi tüm departmanları bıkmadan usanmadan zorladılar, yordular ve yönlendirmek için çabaladılar…
Sürecin özeti

Siyasi iktidarın özellikle de Başbakan’ın çok koyu bir FB taraftarı (kongre üyesi) olmasından sonuna kadar yararlanıldı. Kanunlar jet hızıyla değiştirildi. Siyasi erk yönlendirildi. Bütün hesap bu kirli sürecin kapatılmasına yönelik çabalar üzerinde yoğunlaştı.

Siyaset tarafı bu süreçte çok ciddi yara aldı ve itibar kaybetti.
SİYASET marifetiyle hukuk hallaç pamuğu gibi atıldı.

Siyaset eliyle TFF başkanı ve yönetimi değiştirildi.

Yeni yönetime yerleştirilen görev adamları da işin hakkını verdiler zaten, bütün rapor ve dosyalar istenilen şekilde yeniden tanzim edildi.

Başbakan UEFA Başkanı ve yetkililerine bizzat ricacı oldu.
FİNANSAL olarak çok fazla sıkıntı yaşanmadı. Sürecin ajitasyonu taraftarların destek amaçlı mağazalara akın etmesini sağladı.

FB’nin önde gelenlerinden Ferit Şahenk, Koç, N. Özdemir gibi işadamları 20 milyon avroya yakın destek oldular.

100 milyon TL’lik tahvile alıcı bulundu.
HUKUK adamları sıkı markaj altında tutuldu.
TFF ayağında istedikleri isimler görevlendirildi, itibar erozyonu yaşansa da, rapor istenildiği şekilde yazdırıldı.

Bu süreçte ortaya çıkan ses kayıtları da bir anda kayboldu.

Ceza mahkemesinde neler yaşandığı süreç sonunda daha net anlaşılacak.
UEFA ile çatışma göze alınmış gibi gözükse de, içerideki dayılanma ve tehditlerin UEFA tarafında pek geçerliliği olmadığı anlaşılmış olmalı ki, “namus davası” olarak gördükleri dava bir anda çöpe atıldı.
TARAFTAR; bu sürecin en önemli ayaklarından birini taraftarların yönetimi ve yönlendirilmesi oluşturdu.

“Biz şike yapmadık” yerine başkaları da yaptı tezi, savunmanın temelini oluşturdu.

Somut bir düşman lazımdı, siyaset üzerine düşeninden fazlasını yaptığı için o uygun olmazdı, çünkü siyasete hâlâ ihtiyaç vardı. Somut düşman bulunamayınca soyut bir düşman yaratıldı; CEMAAT…

Günün sonunda, aynı CAS’ta olduğu gibi ondan da özür dilendi.
MEDYA vasıtasıyla dezenformasyon had safhaya çıkartıldı ve sulandırılmaya çalışıldı.
Ve final….

İşin mahiyeti ve içeriği açısından çok zor ve kirli bir süreç (muhatapları açısından) başarılı bir şekilde yönetildi.

Bu kadar uzun ve yorucu bir sürecin galibi kim olacak?

Maçlarda istedikleri neticeyi elde edenler şu âna kadar sürecin birçok ayağında da istedikleri sonucu elde etmeyi başardılar…

Son sözü Türk adaleti ve futbolun uluslararası patronları söyleyecek…

Bu karar o kadar çok önemli bir karar olacak ki; Türk futbolu bu operasyonla ya direkt mezara, ya da tekrar sahalara dönecek…

Değerleri tarumar edilen bir toplumun en büyük değeri haline gelmiş ŞİKE gerçeğinin futbol ile olan kısmının temizliği için UEFA’nın vereceği karar merak edilirken, toplumun genel hastalığı haline gelen şikenin temizlenmesi için maalesef ne umut ne çaba ne de çözüm var…

Biz de şöyle dua ediyoruz:

Allah bizi ve ülkemizi, kendi çıkarları için her şeyi yapmayı hak bilen ve göze alan azgınlardan ve ahlaksızlardan korusun…