- Eki, 08, 2013
- Kitap ve Yayinlar, Spor
- Nurullah Öztürk
Bir ülkenin nasıl yönetildiğini anlamak isterseniz, o ülkenin spor ve futbol yönetimi her açıdan yol gösterici ve aydınlatıcı olmaya yetecektir.
Birkaç örnek vermek gerekirse;
Spor yönetimi, hakkında ciddi iddialara olan, bu iddialar hakkında seçmenlerine tatmin edici hiçbir açıklama yapmayan, hâlbuki konuşmayı da çok seven bir kişiye emanet edilmiştir.
Bu durum karşısında demokratik ülkelerde bırakın bakanı, cumhurbaşkanı görevini bırakıp koltuğu terk etmektedir. Bakınız; Almanya…
Türkiye futbolunun başında, camiasında en nefret edilen kişi seçilen, “Bizi bıraktın, Allah senden razı olsun; Türk futbolunun başı sağolsun” diye uğurlanan tam bir görev adamı bulunmaktadır.
Türk futbolunun en güzide kulüplerinden birinin yönetim kurulu, zenginlik ve paralarıyla satın aldıkları ve ömür boyunca boyunlarından çıkartamayacakları “Şike Utanç Madalyası”nı övünç madalyası sanmaktadır.
Yıllardır “Anadolu’dan şampiyon çıkmasına müsaade etmezler” paradoksunu sahiplenen kulüplerin, mevcut kirliliğe çözüm önerisi ve tavrının olmayışı kadar,sesinin çıkmayışı da manidar…
Devletin eli Kobilerin cebinden çıkmazken özellikle büyük holding ve futbol kulüplerinin denetim ve kontrol dışı bırakılması, bugüne kadar hiçbir ciddi yaptırımın yapılmaması sonucu, tıpkı şikede olduğu gibi mali kriterlerde de UEFA’nın sopayı ve kapıyı göstermesi, bu ülkede demokrasinin de, denetimin de, değişimin de gönüllü değil zorunlu olduğunu bir kez daha göstermiştir.
Şike sürecinin yüz akları…
Kemal Belgin- Spor basınında türü tükenen doğruluk ve dobralık timsali. Fenerbahçe kongre üyesi.
Kişi ya da kurumların değil, hak ve hakikatin adamı.
Zor zamanda konuşmaktan çekinmeyen bir hakikat arayıcısı ve savunucusu.
Bu özelliği her zaman başına iş açtı. “Şike gerçeğinin en büyük mağduru Trabzonspor”un eski başkanının sahibi olduğu tv kanalından Aziz Yıldırım’ı eleştirdiği için kovuldu (kovulmak tabiri kendi ifadesidir).
Mehmet Baransu- Şike sürecinde spor medyası da suçüstü olduğu için, söyleyecek sözü olan kimse kalmadığından, bu konuda adeta tek başına savaştı. Hâlâ da hak ve hakikat adına mücadelesi devam ediyor.
Turgay Demir- Sürecin en başından sonuna kadar o da tavrını ve duruşunu hiç değiştirmemiş, bildiklerini söylemek ve yazmaktan hiç çekinmemiştir.
Bu özelliği onu kendi kuşağı içerisinde en önde ve her türlü övgü ve ödüle değer kılmaktadır.
Erman Toroğlu- Olayların içinden geldiği için olayların giriş, gelişme ve sonuç kısmının tamamına hâkimdir.
Sözün bittiği noktalarda olaya ironik bir yaklaşımla açılım getirmesi, bazıları tarafından farklı yorumlansa da, o bu şekilde akıl sağlığını koruma altına almak istemektedir aslında…
Rota Haber- Şike sürecinde yaşadığımız süreci en iyi anlatan ve adaletten yana tavır koyan tek internet medyası olarak o da zor yolu seçenlerin başında yer aldı.
İşte böyle… Güzel ülke de normal istisna durumuna, paranormal aktiviteler de genel kural haline gelmiştir.
Bize de bu duruma alışmamız önerilmektedir. Yaşatılan ve dayatılan “Ya görmezden gel, ya kabullen” durumudur.
Biz azınlıklar da ne kabul ederiz ne de görmezden geliriz demeye devam edeceğiz.
Taraf Gazetesi- Şike sürecinin en başında beri bıkmadan usanmadan takipçisi olan ve Türkiye’de futbolun temizlenmesi için, kirliliğin temizlenmesi için, masa başından sahaya döndürülmesi için tehdide, tahkire boyun eğmeyen Taraf Gazetesi son dönemde yaptığı demokrasi mücadelesine futbolda da demokrasinin gelmesi için mücadele etti. Bu takdire şayandır.