- Eki, 08, 2013
- Kitap ve Yayinlar, Spor
- Nurullah Öztürk
Fatih Terim hiçbir dönemde medya tarafından bu kadar eleştirilmemişti.
Hakarete varan maksatlı sataşmaları bir kenara bırakarak, farklı bir açıdan bu diyalogları hatırlamakta fayda var diyor ve kısa bir özet sunuyoruz.
Her konuda olduğu gibi bu konuda da okuyucu ve kamuoyunun sağduyusu, kimin haklı, kimin haksız olduğu kararını çoktan vermiş durumda.
Biz yine de, hesaplaşma öncesi hatırlatmakta fayda gördük.
KADRO SEÇİMİ
Medya kadro seçiminin eksik ve yanlış olduğunu yazdı, ‘Defans oyuncularının yarısı sakat, kalanı emekli’ dedi.
‘Orta sahada uzun süre futbol oynamayan Emre tek başına bu yükü kaldıramaz’ denildi.
‘İbrahim Toraman hatta İbrahim Üzülmez kadroda olmalı. Forvette Ümit Karan, Fatih Tekke, hatta Hakan Şükür, Mehmet Yıldız da olmalı, bunlar bir tercih değil adeta zorunluluk’ denildi, yazıldı.
Terim bunlara ilave olarak Yıldıray, Halil ve İbrahim Kaş’ı çıkartarak hem medyayı, hem de başta Almanya olmak üzere tüm Avrupa basınını ve gurbetçileri şaşırttı.
NE OLDU?
Bu kadro tercihleri neticesinde müzmin sakat Gökhan Zan rakibe tekme attı, kendisini sakatladı. Servet yarım ayakla boğuşmaya devam ediyor. Emekli Emre Portekiz maçında yenilen golün hazırlayıcısı oldu.
Emre Belözoğlu ilk maçta sakatlandı. Orta sahayı çekip çevirecek Yıldıray tatilde… Her maçta doldur boşalt, havadan şişiriyoruz. Semih’in attığı gol dışında, rakip defanstan bir tane hava topu alamadık.
Solda Hakan Balta’nın ismi ile müsemma oyununu görenler, İbrahim Üzülmez’e rahmet okuyorlar. En azından rakipten daha hızlı ve ileri geri desteği olurdu diye.
“Alman basını da ilave olarak Halil Bundesligada en iyi performansa sahip oyunculardan biriydi, anlaşılması zor” diye yazdı. Kısaca forvetsiz oynuyoruz.
OYUN PLANI
Medya takımın ne oynadığını, ne oynamadığını sorguladı. Oynadığımız oyunun literatürdeki anlamını sordu. Oyunun 90 dakika olduğu düşünüldüğünde Portekiz maçının tamamında İsviçre ve Portekiz maçlarının 70 dakikasında ne ve nasıl oynadığımızı anlamaya ve anlatmaya çalıştı.
OYUN VE FUTBOLCU TERCİHLERİ
İsterseniz kaleciden başlayalım.
Medya: tecrübesi, çabukluğu ve takım içerisinde liderliği ile Rüştü’de ısrar etti.
Özellikle Yeni Şafak’ta Osman Tanburacı ve Sanlı Sarıalioğlu oyuncuların saha içi dizilişi ve tercihleri konusunda, neredeyse tefrika yayınladılar.
Volkan yediği tüm gollerde hata rekoru kırdı. Takdiri ilahi zorunlu bir değişikliğe gitti.
Hamit defansın sağında pranga mahkûmu gibi, rakiplerinin el enselerine muhatap oldu. Sabırla işini yapmaya çalıştı.
Çek maçında oyun “ya hep ya hiç”e dönünce, kendi yerine geldi. Sonrasında üç golün asisti de ondan geldi.
Arda, ilk maçta akla bile gelmedi. Sakatlık nedeniyle mecburiyetten forma giymeye başladı.
‘Nihat ileri ucun son adamı olarak yanlış bir tercih ve sistemle oynuyor’ dendi.
İsviçre maçında rol değişti. Nihat Semih’e golün asistini yaptı. Çek maçında geriden çıktı. İki gol attı.
Medya ısrarla Sabri’nin oynaması gerektiğini söyledi. Çek maçında takımı ateşleyenlerden biri Sabri oldu.
MEVCUT DURUM
Şöyle ya da böyle; gerçek olan, çeyrek finaldeyiz. Çok sakatlı, çok eksikli olarak Hırvat maçına çıkıyoruz.
Kadro sıkıntısı ve eksikliği yaşıyorsak bu tamamen teknik kadronun tercihlerinin neticesinde gerçekleşti.
SONUÇ
Bu ve bunun gibi bir çok yorum, hatta daha fazlası, her yerde herkes tarafından yapılıyor.
Futbol tarihinden oldukça fazla alacağı bulunan Türkiye’nin kupa yolculuğunu nereye kadar sürdürecek? Bu sorunun cevabını öğrenmek için, çok fazla beklemeyeceğiz.
Çek zaferinden sonra haklı olarak golü atan taraf gönlünce konuştu. Şimdi söz savunma da.
Medyanın ak dediğine kara diyerek, tersini deneyerek sonuç almaya çalışan Terim, çeyrek finalin kapısına kadar geldi.
Bu yol nereye kadar uzanır bilinmez ama bu tartışmanın burada bitmeyeceği kesin.
Terim turnuva öncesi , “iz bırakmak istiyoruz” demişti. Çek maçı hatıralardan silinmeyecek şekilde hafızalara kazındı bile.
Terim’in Çek maçından sonra basın toplantısında söyledikleri de, klasikler arasındaki yerini çoktan aldı.