- Eki, 08, 2013
- Kitap ve Yayinlar, Spor
- Nurullah Öztürk
Türkiye’de 16 haziran tarihi bir anda önemli bir gün hâline geldi. Bizi ilgilendiren tarafı Beşiktaş’ta önemli bir seçim var.
Beşiktaş bir anlamda geleceğine karar verecek. Seçim de bu açıdan önem taşıyor zaten.
İki aday var; isterseniz kısaca adayların bugüne kadar yapmış oldukları ve kamuoyuna yansıyan çalışmalarından kısa bir özet vereyim.
Fikret Orman
Başkan zor zamanda görevi omuzlamış olmanın kendisine bir avantaj sağlayacağını düşünüyor.
Beşiktaş Belediye Başkanı’nın paket oylarının ve yine TFF Başkanı’na ait paket oyların önemli bir kısmı ile yaşlı abilerin oylarının kendisine yöneleceğinden emin gibi.
Özetle paket oylar Başkan’ın en çok güvendiği mecra.
Bu rahatlığı seçim sürecinde de gözlemliyoruz. Önceden hemen hemen iki günde bir gazete ve tv ekranlarından mesajlarını takip ettiğimiz Başkan’ı seçim sürecinde medyada daha az görmeye başladık. Bu nedenle projelerini de öğrenemedik.
Başkan’ın seçim sürecinde en büyük koz olarak gördüğü (her seçim döneminde olduğu gibi) konuşmasının önemli bir kısmını buna ayıracağını düşündüğüm “stat” elbette bu seçimde de avantaj olabilir.
Stat konusunda taahhütlerin yerine gelmesi, stat gelirlerinin temlik edilerek kaynak sağlanması, stadın nasıl yapılacağına dair kaynağın açıklanmaması ve taahhüt edilen tarihte yıkımın gerçekleşmemesi ise Başkan’a en çok sorulan ve cevabı beklenen konular arasında…
Herkesin kendi arasında merak ettiği can alıcı soru ve merakını gidermek için kendilerine verdiği cevap da şu: Başkan bu kadar rahat olduğuna göre mutlaka bir bildiği olmalı…
Büyük ihtimal ki, Fikret Orman bu seçime tek aday olarak katılacaktı, fakat tv ekranından yaptığı bir anlamda meydan okuma olarak okunabilecek “yüreği yeten gelsin, çıksın karşıma aday olsun” sözü bir anda bu seçimi iki adaylı hâle getirdi.
İyi de oldu…
Ancak Anadolu bilgeliğinin zirvesi Yunus Emre’nin hakikatini sırası gelmişken hepimize hatırlatmakta fayda var:
“Söz ola kese savaşı, söz ola kese başı
söz ola ağulu aşı, bal ile yağ ede bir söz
Yunus imdi söz yatından söyle sözü gayetinden
Key sakın o şeh katından seni ırağ ede bir söz”…
Serdal Adalı
“Güçlü Beşiktaş güçlü Başkan” sloganı ile seçim startını veren Serdal Adalı rakibine göre daha atak, daha hızlı ve daha çok kişiye mesajlarını iletmek için de gecesini gündüzüne katarak seçim gününe kadar çalışmalarını sürdürüyor.
Rakibinin proje ve hedef açıklamadığı bir ortamda, peş peşe projelerini sıralayarak, iddialı, atak bir strateji ve kampanya yürütüyor.
Kendisine en büyük handikap olarak gördüğü “paket oylar” ve oy pazarlıklarına karşı Beşiktaşlıların vicdanına ve sağduyusuna sığındığını da gizlemiyor.
UEFA’dan gelen haber kısa bir süre canını sıksa da bu konuda camianın kendisini sahiplenmesi, kendisine ve hukukun tarafsızlığına olan güveni ile kurmayları ile birlikte çalışmalarının temposunu arttırarak yoluna devam ediyor.
(Kupa finalini o gün Sayın Adalı ve yönetim kurulu üyeleri ile aynı locada izleyen biri olarak UEFA’nın maçın özetini izleyerek bile gerekli ve olumlu kanaat elde ederek Beşiktaş’a ceza vereceğini düşünmüyorum.)
Tabii ki adil bir karar verilirse diye de not düşmeden edemiyorum.
Özetle iki adaylı bir seçimde son sözü kongre üyeleri söyleyecek. Beşiktaş kongre profilini de bilen biliyor.
Bu nedenle 90’lar kuşağı denen, daha sonra sosyolojik bir tanım uydurulacağını tahmin ettiğim bu liberal ve özgürlüğüne düşkün gençlerin üye olması için elimden gelen tüm çabayı harcayacağım.
Liberal, sosyal ve hür düşünceli insanların kirli pazarlıkların içinde olmayacaklarını, aklı ve vicdanı ile doğru olanın yanında yer alacaklarını, her türlü dikteyi reddedeceklerini düşünüyorum.
Son olarak da Beşiktaş için hayırlısı olsun derken, “Çoğunluğunuz nasılsanız o şekilde idare edilirsiniz” sözünü de hatırlatmakta fayda görüyorum.