- Eki, 08, 2013
- Kitap ve Yayinlar, Spor
- Nurullah Öztürk
Bu ülkenin sorunlarının temeline indiğimizde aynı acı gerçekle karşılaşıyorsunuz: Eğitim ve insan kalitesi…
Türkiye uzun yıllardır bu belaya müpteladır..
Toplumun her alanı niteliksiz insanların kuşatması altındadır. Bu kuşatma kırılmadan, yarılmadan kalıcı ve kapsayıcı bir zaferden söz edilemez.
Peki, bu durum neden böyle olmaktadır? Bu sorunun peşine takılan iki bilim insanı Justing Kruger ve David Duning “Niteliksiz insanların neden kilit görevlerde olduğu” sorusuna şu cevapları bulmuşlardır. Psikolojide “Duning-Kruger Sendromu” olarak adlandırılan bu çalışma kendilerine 2000 yılı Nobel ödülünü de kazandırmıştır…
İsterseniz yukarıdaki sorumuzun cevabını kendilerinden dinleyelim…
Türk futbolunu yönetenlerin ortak özellikleri:
Tamamına yakını niteliksiz, fakat bu özelliğini bilmeyen insanlardır. Nitelikli insanların niteliklerini görüp anlamaktan aciz, kendi niteliklerini de abartma eğilimindedir.
“Yetersizlik ve haddini bilmeme” bir yana her işte öne çıkmaktan ve haddi olmayan görevlere talip olmaktan, en küçük rahatsızlık duymamaları, kendine hak olarak görmeleri onları bir adım öne bile çıkartmaktadır…
Toplumun her kesiminde yanı başımızda bitiveren bu “KİFAYETSİZ MUHTERİSLER”in daha hızlı yükselmesi ve yukarılarda tutunmaları her alanda olduğu gibi ama en fazla da Türk futbolunda onulmaz ve büyük bir yaradır.
Peki, bu sorunların üstesinden gelecek insanlar yok mudur?
Fazla olmasa da var, elbette…
Fakat onlar alçakgönüllüdür, öne çıkmayı sevmez, yüksek görevlere talip olmak için olmadık işler çevirmez, hayal satmaz, kıymetlerinin bilinmesini beklerler..
Tabii kıymetleri bilinmeyince de kendilerini daha da geri çekip kendilerine haksızlık ederler.
Russel bu durumu “Dünyanın sorunu, akıllılar kuşku içindeyken, aptalların küstahça kendilerinden emin olmalarıdır” diye özetler…
Bu sendromu en iyi özetleyen cümle de “Cehalet gerçek bilginin aksine, bireyin kendine olan güvenini arttırır”dır.
Türk futbolu ve toplumu “kendini ve haddini bilmez”, bilmek için gayret etmez, ortak paydası “menfaat” olan kişilerin hegemonyası altındadır.
Türk futbolu yıllardır kifayetsiz muhterislerin eline esir düşmüştür… Futbolun en büyük sorunu budur…
Sayın Maliye Bakanı’na çağrı
Sayın Bakanım.
Çok iyi bildiğiniz gibi, futbol dünyası yıllardır ayrıcalıklı ve dokunulmaz bir dünya.
Bütün bu ayrıcalıklara karşın Türk takımları Avrupa’daki rakipleri karşısında genellikle ilk turda beyaz bayrak sallamaktadır.
Futbol dünyası ve futbolcular kayıtsız ve kontrolsüz para okyanusunda boğulmuşlardır.
AB temel müzakere başlıkları içinde de yer alan “mali kontrol” ve “mali bütçe koşulları” çerçevesi de bu tür ayrıcalıkların ortadan kaldırılmasını tavsiye eder.
Toplumun tüm kurumları ve bireylerine adil bir yaklaşım sergilenmesi “sosyal devlet anlayışı”nın da en güçlü ilkesidir.
Bu anlamda Türk futbolunda yaşanan ahlaki ve ekonomik iflasın önlenmesi, futbolcuların kazançlarının, bonservislerinin, kulüplerinin şeffaf ve kurumsal bir yapıya dönüştürülmesi düne göre bugün daha çok zorunluluktur. Yarın ise geç kalınmış bir tarih olacaktır.
Bu konuda adım atılmasını ve adaletsizliğin giderilmesini, usulsüzlüklerle ilgili de sorumlularından hesap sorulmasını bekliyoruz…