- Eki, 08, 2013
- Kitap ve Yayinlar, Spor
- Nurullah Öztürk
Londra Olimpiyatları başlamadan kısa süre önce 2020 Olimpiyatları’nın en güçlü aday ülkesi olduğumuz duyuruldu.
Ekonomik kriz ortamında Tokyo dışında ciddi bir rakip ve talip olmadığına göre bunun gerçeğe dönüşmesi ihtimal dâhilindedir. Hatta Türkiye’nin eş zamanlı olarak müracaatta bulunduğu 2020 Avrupa Futbol Şampiyonası ile Olimpiyatlar arasında tercihte bulunması bile tavsiye edildi.
Son yılların en büyük katılımı ile en büyük hüsran yaşanırken İngilizlerin görsel şölenini aşmak için epey çaba sarf etmek gerektiği düşüncesi belleklerde yer etti.
Türkiye gibi iddialı ve hedefleri olan bir ülke için, hedef katılım sağlamanın çok ötesiydi…
Ülkesinin kötü işlerle değil, başarılarla anılmasını sağlamak her ülke vatandaşının yönetenlerden beklediği en temel beklenti ve haktır.
Bakan’dan şike dosyasının örtülmesi konusundaki hassasiyet, dirayet ve dikkati esas işinde de bekledik ama göremedik.
2008’de Pekin’den 64 kişilik bir kafile ile sekiz madalyayla döndüğümüzde, Spor Bakanı, Pekin’den dönmeden GSM’nin başarısızlık nedeniyle derhal görevi bırakmasını talep etmişti.
114 kişi ile en büyük katılım, Bakan’ın çok iddialı tutum ve açıklamaları, 2020 Olimpiyat adaylığımız; dünyanın 16. büyük ekonomisi olduğumuz gerçeğini de üstüne koyduğumuzda, Türkiye ilk 10’da olamıyorsa ikinci 10’da olmalıydı. Türkiye ancak 3. Gruba dâhil olabildi ,o da son anda ….
Ülkelerin ekonomik ve siyasi gelişmişlik düzeyine paralel olarak; ABD, Çin, İngiltere, Rusya, G. Kore, Almanya, Fransa, İtalya, Macaristan, Avustralya ilk on olarak sıralanırken, 17. sırada İran’ın yer alması kendileri açısından anlamlı ve kayda değer bir başarı olarak görülebilir.
Soru ve sorun çok…
Bir kere şu çok net… Ülkenin anladığı ve bildiği USTALIK ile hükümetin aklındaki ustalığın uzaktan yakından bir alakası da benzerliği de yok…
İçeriği ve niyeti ne olursa olsun, yanlış ve eksikleri söyleyenlerin başına gelenleri, yalan, sahte ve yandaş tavırlı kifayetsizlerin yükselişlerini gördükçe, her açıdan işlerin iyi gitmediğini anlıyor ve idrak ediyoruz…
Bu ve benzeri olaylardaki ihmal, irtikâp ve ıstırabı dile getirmek isteyenlerin, reel politik ortamın kurşun yüklü atmosferi ve eve ekmek götürme endişesi ile susmayı dilini ve dişini ısırarak kendini tuttuğunu biliyoruz…
Çıkarları birbirine bağlı olduğundan dolayı birbirine karşı saygıda kusur etmeyen bu egoistler birliği için, şairin erbain’de dile getirdiği “gülünç bir ölümle öldü deniyor max striner için; çünkü mahvına sebep nihayet bir sinektir” dizeleri çok da yabancı ve anlamsız kaçmayacağa benziyor…
Şimdilik tablo bu…
Tüm uygar, muasır medeniyet seviyesindeki ülkelerde, bu ve benzeri başarıların hesabı sorulur ve bedeli de ödenir.
Strateji ve planlama ile çözüm de üretilir. Nitekim 1996 Atlanta Olimpiyatları’ndan sadece bir altınla dönen İngiltere’nin özel bir programla 2000 Sydney’den 11 altınla dönmesi ve Londra 2012’yi üçüncü sırada bitirmesi ders niteliğindedir.
Elimize tutuşturulan “HÜSRAN VE HAYAL KIRIKLIĞI” senaryolarının tekrar tekrar yazılıp oynanmaması için; Türk siyaseti ve sporu için bir kez daha “Düşünme vaktidir”.