Geleceğe Bakalım

Kolay bir grupta, işleri arapsaçına çevirdik, sonra da çözmek için başkasının evinde ev sahibi rolünü üstlendik. İlk düdükle birlikte oyun şablonu belli oldu. Norveç gönlünü ve gol umudunu ilerde Carew’e bağlamış, uzun toplarla onu kaçırmaya çalıştı. Adamların yoktan bir pozisyonunda topu filelerimizde gördük. Yine bir yan top yine bir kaleci faciası. Yetmiş milyonluk bir ülkede doğru düzgün bir kaleci bulamadık vesselam.

İşimiz zaten zordu, golü erkenden yiyince sonsuz zorluğa düştük. Bir de İbrahim Kaş sakatlanınca oyun planları ile ilgili taktik değişiklik şansımız da azaldı. Bu dakikadan itibaren neler yapacağımızı, yapabileceğimiz konusunda herkes derin bir merek ve endişeye daldı.

Velhasıl her şey ama her şey rakipten yanaydı. Erken gol işlerini fazlasıyla kolaylaştırdı.Nitekim arzulu ve baskılı gibi göründüğümüz oyunda inisiyatif tamamen rakibe geçti. Kalın ve odunumsu Norveç defansı arasında, top bizim ayağımıza daha çok yakışıyor yakışmasına, Fatih Hoca’nın topu yerden kullanın önerisi de uygulanıyordu. Ancak dikine değil enine oynayınca her top, her dakika aleyhimize çalışıyordu.

Fatih Terim’e Norveç basını ‘ilk maçtaki kalecimizin oynamayacak olması sizi üzdü mü’ diye sormuştu. Adam gibi vurursan ‘ha kel Hasan, ha Hasan kel’ hiç fark etmediğini Emre’nin füzesinde gördük.

Golü bulduk skoru eşitledik, oyunda üstünlüğü tekrar devraldık. Skor üstünlüğünü ele geçirdiğimizde, bütün insiyatif bizde demek oluyordu bu.

İlerde Semih ve Nihat’a kelepçe atılınca gol atmanın kolay olmadığını da hissettik. Başka bir iş yapmak lazımdı.

Özellikle ilk golü atan Erik Hagen öyle bir savunmacı ki, adeta duvar. Forvetimiz gitti gitti ona tosladı.

İkinci yarıya başlarken iki değişiklik bekliyordum. Biri tempomuzun yükselmesini diğeri Semih Mehmet Yıldız değişikliği.

Norveç bir gol bulup ,bitsin şu iş dercesine sağlı sollu saldırıya geçti. Orta saha da Emre tam bir maestro görevini gördü. Rakipte aynı role Gana’lı devşirme Alexander Tettey soyunmuştu. Riise de kendisine destek olunca rahat paslaşıyorlardı.

Dakikalar 60’ı gösterirken Gökhan Gönül kardeşim gönlümüzü rahatlatan, öyle aklı başında gönülden bir top uzattın ki İspanya’da Boğaz’ın, Türkiye’de İspanya’nın boğası Nihat’a, o da çok iyi bildiği şeyi yaptı: 2-1.

Bu dakikadan itibaren şaşırma sırası yer değiştirdi. Zaten sıska olan taraftar desteği de sönüverdi.

Skoru korumak için bütün yığınağı kendi defansımız önüne yapmamalıydık, nitekim bu düşünce içerisinde Yusuf oyuna girdi. Fakat arkadaşlarına bir nebze yabancılık çekti.

Golü attıktan sonra işimiz daha kolay hale geldi. Fakat oyunu bir türlü istediğimiz gibi yoğuramadık.

Oyunun son çeyreğinde oyundaki üstünlüğü devraldık. Herkes iyi niyetle, arzulu ve coşkulu bir şekilde maçı tamamlamak için en üst düzeyde mücadele etti. İsim saymaya gerek yok bu takım şu ana kadar oynanan maçlar içerisindeki en iyi milli takımdı. Artık geçmişi unutup geleceğe bakalım. Maç sonrası sevinç görülmeye değerdi.

Kimse ne fazla övünsün ne de abartsın. Problemlerimizi çözmüş değiliz.

Futbol böyle ilginç bir oyun, maç öncesi iki teknik adamdan hangisinin bırakacağı tartışılıyordu. Şimdi Norveç basını kelle istiyor.