- Mar, 05, 2016
- Ekonomi
- Nurullah Öztürk
Medyanın tam teşekküllü psikolojik bir savaş ve propaganda aracı olarak kullanılması Hitler’in liderliğindeki Nazi partisi ile başlamıştır.
Sinemaya varıncaya kadar tüm iletişim araçlarını iktidarının hizmetine sokan Hitler, aşama aşama Alman medyasının yüzde 96’lık bir kısmını ele geçirerek partisinin emrine vermiştir.
Hitler’den biraz ilerlediğimizde ABD’de McCarth dönemi olarak adlandırılan dönemle karşılaşıyoruz.
McCarth döneminde toplum ve medya üzerinde inanılmaz baskı metotları denenmiş ve toplumsal kutuplaşma bilinçli olarak artırılmıştır.
Medya ve reklam verenlere tehdit ve baskı yapılması, susturulması ve insanların muhbirliğe zorlanması bu dönemin unutulmazları arasındadır.
ABD’de Vietnam Savaşı sırasında iktidar yanlıları savaşa itiraz eden medyayı halkın moralini bozmak ve savaşın kaybedilmesine yol açmakla itham etmişlerdir.
Dünyaya haber servisi yapan uluslararası dört büyük ajansın toplam pazar payı yüzde 80’i bulmaktadır. Bu ajanslar işlerini yaparken o kadar ustalaşmışlar ki, bazı haberlerinde haber içerisinde haber vermektedir.
CNN, FOX, BBC gibi uluslararası medya ABD ve müttefiklerinin IRAK işgali için kendi kamuoyu ve uluslararası camiaya yanıltıcı, yalan haberler servis ederek ikna görevini yerine getirmişlerdir. Maalesef ki kitle imha silahlarının olmadığı gerçeğini, kamuoyunun önemli bir kısmı hâlâ bilmemekle birlikte bu yalan propaganda yüzünden yüz binlerce insan canından olmuştur. İktidarın amaçlarına ulaşmasında, medyanın gerçeklerin çarpıtılması ve yalanların algı paketi içinde sunulması işine aracılık etmesi, kamerayı makineli tüfek gibi insanların üzerine doğrultup tehdit ve korkuyla kamu oyunu ikna çalışması, medya faaliyetine değil, kara propaganda tekniklerine girmektedir. Medyanın bir silaha dönüştürülmesi; kendisini, çalışanlarını ve markasını destek verdiği kurumlar da dahil olmak üzere toplumun tüm kesimleri nezdinde itibarsız, güvenilmez ve kullanım süresi kısıtlı bir aygıta dönüştürmektedir.
TÜRKİYE’DE MEDYANIN DURUMU
Türkiye’de medyanın yüzde 85’i propaganda aygıtına dönüştürülerek iktidar hedeflerinin gerçekleştirilmesinde kamuoyunun ikna edilmesi ve kendi kitlesine mesajların ulaştırılmasında aracılık hizmeti sunmaktadır.
Ticari hedefleri ilk sıraya koyan medyanın durumu da, ticari hedeflerini realize ederkenki kullandığı yöntemler nedeniyle iktidar baskısı görmekte, istemeyerek de olsa ya sessiz kalarak ya da aktif olarak iktidar destekçiliği yapmaktadır.
Medyada televizyonlara kimlerin çıkmayacağı, kimlerin çıkacağı ve ne söyleyeceği önceden tespit edilmiştir.
Tamamına yakını birer kara propaganda aygıtına dönüşen bu yapıya ben YPM (Yalan Propaganda Merkezleri) diyorum.
Propagandada amaç; iktidarın eylemlerini topluma kabul ettirmek ve onaylatmaktır. Propaganda savaşına aracılık eden savaşçılar ile iktidar arasında karşılıklı bir win-win anlaşması mevcuttur.
Yıllardır çalıştığı halde bir Clio sahibi olamayanların çocukları okullarına son model X5, Q7’ler ile gidip gelmektedir.
Haksız kazançta kritik eşiği aşanlar daha çok kazanma arzusu ile yanıp tutuşurken gözlerine hırs perdesi iner. Hırsın kör ettiği insan, tüm canlı ve cansızlar için en tehlikeli yaratık haline dönüşür.
Yalan Propaganda Merkezleri sınırı aştı
YPM’ler gayri insanileşme aşamasını geçerek, muhalif ve eleştirel bakış açısına sahip, iktidarın yanlış eylemlerini onaylamayanları ötekileştirerek, gaddarca ve bütün insani özelliklerinden sıyrılarak, hatta iktidar nimetlerinden istifade etmek için insanlıktan istifa ederek, her türlü yalan, ötekileştirme, yalnızlaştırma ve iğrençleşme kampanyalarını pervasız ve vahşice uygulamaktadır.
Psikolojik savaşın bir parçası da karşı tarafa isim, sıfat takma ve sınıflandırarak ayrıştırmadır.
Kendinden olmayanı ötekileştirme ve yalnızlaştırma aşamasının bir adım sonrası, kendisi gibi düşünmeyenlere yapılacak her türlü ahlaksızlığı, kötülüğü, küstahlığı ve zalimliği normal karşılamaktır.
YPM’ler iktidarlarının sürmesi için her türlü yalan ve çirkefliği pazara sürmektedir.
Topluma sunabileceği yalan kalmayan iktidarlar, finali korku pazarlaması ile yapar.
Korku toplumları örgütleyen ve kenetlendiren psikolojik faktörlerin ve pazarlamada insanı harekete geçiren dürtülerin başında gelir.
Hastalık korkusu sağlıkta başarısızlık korkusu eğitimde, fiziksel görünüm tekstil ve fitness da, iktidar nimetlerinin elinden gidecek olması siyasette korku üzerinden pazarlanır.
Nitekim ABD de Irak’a saldırmak için kitle imha silahları yalanı ile kamuoyunu korkutmuş ve kenetlemiştir.
YPM’ler (Yalan Propaganda Merkezleri) bütün imkânlara rağmen oldukça başarısız ve niteliksizdir. Tek şansları iktidarın deklare ettiği her şeye sorgusuz sualsiz inanmaya hazır bir kitleye hitap ediyor olmalarıdır.
İktidarın el değiştirmesi halinde YPM’lerin ne itibarı ne de sözüne itimat eden kalır. Havuza akan hortumlar kesildikten sonra, havuz uzun süre yakıt ikmali yapabilecek kapasiteye sahip olsa da, en son çare olarak başvurdukları korkuları ile baş başa kaldıklarında yalnızlık ve korkuları yaşamlarını sona erdirebilir.