- Mar, 04, 2015
- Spor
- Nurullah Öztürk
Beşiktaş ile Liverpool arasında oynanan her maç futbol tarihi kitabında özel ve çerçevelenmiş olarak yer almaktadır.
Infantino Beşiktaş’ın Seri başı olduğu kura çekiminde kupanın en büyük favorilerinden biri olarak gösterilen Liverpool’u açıkladığında Beşiktaşlıların bir kısmı ‘yine mi’ diye hayıflanırken bir kısmı da ‘fırsat bu fırsat’ diye düşünüyordu.
İlk maça böyle bir atmosferde gittik.
Başlama düdüğü ile birlikte Beşiktaş sahada kora kor mücadele ederken Anfield Road tribünlerinde “You’ll never walk alone” şarkısını söyleyen Beşiktaş taraftarı oluyordu.
Zincirin en zayıf halkası Motta son dakikalarda kopsa da bu kopuşun tamiri mümkündü.
Oyunun ikinci perdesinin senaryosunu istediğimiz gibi yazabileceğimize olan inanç ve umutla John Lennon havalimanından semaya kanatlanıyorduk.
İsmine hakaret anlamı taşıyan futbol çilehanesinin kapılarının açılmasıyla birlikte “takım da bizim kadar inanırsa bu iş tamamdır” diyen taraftarlar oluşturdukları ambiyansla ‘ödeşme zamanı’ olduğunu; UEFA’da, Avrupa Kupası maçları içinde altmış beş bin biletli seyircili bu atmosferin bir rekor olduğunu dünyaya ilan ediyordu.
Oyunun yönetmeni perdeyi açar açmaz iki takımın da oyun planını anlamak zor olmadı. İlk yarı misafirin istediği şekilde bitse de, ikinci yarı başladığında Kartal rakibine tamamen hegemonyasını kabul ettirmeye, kendi çalıp kendi oynamaya başladı. Öyle ki uzatmalarla birlikte tam 75 dakika tek kale bir maç izledik.
Performansları merak edilenlerin en başında yer alan Necip, Opare, Serdar ve Atiba UEFA Avrupa Ligi’nde haftanın karmasına girecek bir performansla göz kamaştırınca Kartal işi uzatsa da penaltılarda tam isabet sağlayarak Liverpool ile tarihî hesabı kapatırken bir tarih daha yazıyordu.
Son dönemde iyiden iyiye ısınan ve gerilen siyasi ve ekonomik atmosfere temiz bir nefes olan Beşiktaş her konuda ayrışan toplumun da birleştirici gücü oldu.
En büyük meziyetimiz olan beraber üzülüp beraber sevinmek bir daha geri dönmemek üzere ülke sınırlarını terk etmeye hazırlanırken o’nu geri çağıran Beşiktaş’a müteşekkiriz.
Güçlü rakipleri safdışı bırakarak rotasında ilerleyen Beşiktaş, Club Brugge ile eşleşince kahir ekseriyet turu geçmiş gibi havaya girse de hakikat olan Beşiktaş’ın final yolundaki bu engeli aşmanın sanıldığı gibi kolay olmadığıdır.
Aman dikkat egonuza mağlup olmayın ki, bizi bu rüyadan uyandıran kâbus değil final olsun.
ÖNEMLİ AYRINTILAR
İngiltere’deki maçı iki takım taraftarının yan yana olaysız, birlikte izlemesi… Bu nedenle Beşiktaş taraftarının sık sık “bize İngiltere’de çok iyi davrandılar, sakın taşkınlık yapmayın” diye sosyal medyada birbirlerini uyarması…
Rövanşta en iyi performansı kendilerinden en çok endişe duyulan oyuncuların göstermesi…
Sosa’nın iki maçta da ortadan kaybolması…
İlk maçta taraftarın yüreğini ağzına getiren Ibe, Balotelli, Sturidge’in Beşiktaş’ın oyun planında sahadan silinmesi…
Dört bir yanı yemyeşil ve çim saha dolu olan Liverpool’a karşın her yanı beton yığını olan İstanbul’da bırakın futbol oynamayı yürüyüş yapmak için bile çim alan olmaması…
Türkiye’nin futbol endüstrisi hattâ bir endüstri ülkesi olmadığı gerçeğinin yurtdışından daha net gözlenmesi…
Türkiye’de temposuz, ağır aksak, yüksek pas hataları ile oynanan oyunu TV başından az buçuk yorumlamak mümkünken, Avrupa’da topsuz oyunun ve stratejinin sahada etkin olması nedeniyle bunun mümkün olmadığı…
Beşiktaş’ın başarısının rakiplerinde yüksek bir kıskançlık krizine yol açtığı…
Liverpool takımı ve taraftarının İnönü’deki maçtan sonra bir kez daha unutulmaz bir gece yaşadığı…
Beşiktaş’ın Türkiye’nin en çok seyahat eden ve maç yapan takımı olduğu, elenmesi durumunda ön eleme oynayacağı için muhtemelen Türk takımlarının Şampiyonlar Ligi’ni seyirci olarak izleyeceği…
Sonuca direkt etki eden detaylar olduğunu unutmamak lazım. (Taraf)
Nurullah Öztürke ait diğer Yazılar için www.taraf.com.tr/author/nurullah-ozturk/