- Eki, 08, 2013
- Kitap ve Yayinlar, Spor
- Nurullah Öztürk
Bu yıl futbol sezonu, sorunları biraz daha ağırlaşmış olarak başlıyor.
Sporun içinde siyasetin yüksek yoğunlukta yaşanacağı bir sezona merhaba diyoruz.
TFF sözcüleri son bir aydır sürekli birtakım yaptırım ve yasakları izah etmekle meşguller.
Bu yaptırımların tamamı özgürlük alanını daraltan, kısıtlama ve yasaklama deklarasyonlarından ibaret.
Bunlardan birkaçı; önemli maçlara rakip taraftarların alınmaması, tribüne davul zurna sokulmaması, siyasi sosyal mesaj içerikli tezahürat yapılmaması ve pankart asılmaması gibi…
Bütün bu yasaklardan elde edilecek kazanım; yaşanan son olayların etkisi ile artan protestoları stat içine sokmamak…
Peki, bu mümkün mü?
Bütün bu yasakların ne kadar işe yaradığını ilk düdük sesinden ve başlama vuruşundan sonra hep birlikte izleyecek ve göreceğiz.
İlk ipuçlarını Emirates Kupası’nda ve FB- Sazlburg maçında Saraçoğlu’nda yaşadık.
Şike olayında adalete müdahale olmasaydı, görevlendirme yapılırken özerklik hatırda kalsaydı, bu mümkün olmazsa en azından Hz. Muhammed (s.a.v)’in “İşi ehline veriniz” buyruğu ‘ehliyet ve emniyet’ kuralı hep akılda kalsa ve uygulamada unutulmasaydı.
Yasaklama yerine adil disipliner ve kurumsal düzenlemeler yapılsa daha iyi olmaz mıydı diye de düşünmeden edemiyoruz…
Konuştuğum birçok kişi yaşanan şike süreci öncesi ve sonrasında alenen yapılan müdahaleler nedeniyle futboldan soğuduklarını, eskisi gibi ilgi duyamadıklarını ve ilgilenmediklerini beyan ediyor.
Son müdahalelerle işin tadı tuzu iyice kaçmaz umarım.
Dilerim ki, aklı başında insanların hızla futboldan ve spordan uzaklaşmaları ile ‘güzel oyun’ bazılarının kendi aralarında oynadığı ‘alicengiz olimpiyatları’na dönüşmez.
Esas tehlike şudur ki; futbol, ayak oyunlarından ibaret hâle gelirse kısa bir gelecekte ayak takımının avutulduğu ve uyutulduğu sadece onların ilgi duyduğu bir alana dönüşecektir.
Eşkıya dünyaya hükümdar olmadığı gibi yasaklar da yasakçılar da ilelebet iktidarda kalamamıştır, bunu hatırlatmakta da fayda var.
Futbolu kimin yöneteceğinden medyada kimin yorumlayacağına ve nasıl yorumlayacağına varıncaya kadar bir dizi uygulama yeterli olmamış ki taraftarların kim olacağı ve ne düşünüp ne söyleyebileceğine uzanan bir düzenlemeye başvuruluyor.
Bütün bunlar kabulüm, fakat şu soruyu sormama müsaade edin: ‘Peki, bu noktaya nasıl gelindi?’
Ve nasıl oluyor da bir taraf hep haksız bir taraf hep haklı…
Beşiktaş Lig’de ne yapar?
Kartal gönlünden geçenleri değil bütçesi yetenleri takıma ilave etti. Kısaca, geçen
yıldan miras kalan sıkıntılar artarak devam ediyor.
Beşiktaş için takıma ilave edilenlerden çok, mevcutların ve sakatlık sürecini atlatanların performansı daha belirleyici olacak.
Stat konusuna gelince; Beşiktaş son dönemlerde kendi stadına bile yabancı kalıyordu. Puan kayıpları buna şahittir. Bu nedenle bazı maçlarını İstanbul içinde farklı statlarda oynaması sonucu çok fazla değiştirmez.
Beşiktaş için önemli bir nokta da şu olacak; taraftarının içine bırakılan saatli bombalar patlamadan etkisiz hâle getirilemezse bizleri saha neticeleri yerine saha dışının daha çok meşgul edeceği bir sezon bekliyor diyebiliriz.
Ramazan Bayramı kutlu olsun
Başta yakın coğrafyamız olmak üzere tüm dünya sıkıntılı bir süreçten geçiyor, bu sürecin kısa ve kazasız atlatılabilmesi için; Ramazan Bayramı’nın başta ülkemize, tüm dünyaya barış huzur ve refaha vesile olmasını diler, herkesin bayramını kutlarım…