Zam fırtınası altında kalmak…

Düşen fiyatlar sonrası maksimum 75-80 lira olması gereken elektrik faturasının dağıtım bedeli, TRT payı gibi dolaylı yüklemelerle tüketiciden 415 lira olarak tahsil edildiğini somut örnekleriyle anlattık.

Bu minval üzere tüketicilerin kullandığı doğalgaz ve elektrik fiyatlarındaki fahiş artışların makul ve mantıklı hiçbir dayanağının olmadığını belirtmişken, dün yine motorine 7 kuruşluk zam haberiyle uyandık.

ZAMLARIN ARDI ARKASI KESİLMİYOR

1 Kasım seçimleri tüketici açısından da tarihi bir andır. Zaten kıt kanaat yaşamaya çalışan halkın gelir seviyesi yerinde sayarken, yaşamın tüm hayati fonksiyonlarının zam kasırgası altında kalması borçlarına yeni borçlar eklerken, kemerlerinde de yeni delikler açmasını zorunlu kılacaktır.

Seçim kazanmak için şimdilik güneş ve ay dışındaki her şeyi vaat edenler asgari ücrete yaptıkları 300 liralık zammın karşılığını en az üç katıyla milletten çoktan geri aldılar bile.

Devletin ocak ayı içerisinde iğneden ipliğe her resmi kurum ve işlem için yaptığı ortalama yüzde 6’lık zammı bir kenara koyarak diğer zamlara bir göz atalım:

Zorunlu Trafik Sigortası yüzde 400 artırıldı.

Elektriğe her yıl düzenli olarak yüzde 10 seviyesinde yapılan zam, ocak ayında yüzde 6,8 olarak güncellendi. Ayrıca dağıtım bedeli adı altında yüzde 250 oranında ilave bir artış daha eklendi.

Sigaraya yüzde 5 vergi zammı geldi.

Cep telefonlarından ilk satışta alınan 120 lira, 160 liraya çıkarıldı.

Mobil telefon aboneliğinde ilk tesisinde alınan Özel İletişim Vergisi 46 lira olarak belirlendi.

Motorlu Taşıt Vergisi ortalama yüzde 6 oranında zamlandı.

Resmi işlemlerden alınan vergiler yüze 6 oranında artırıldı.

Ekmek fiyatları yüzde 25 ile yüzde 33 oranında zamlandı. Halka ucuz ekmek sağlamak üzere kurulan İstanbul Halk Ekmek de çeşitli ürünlerinin fiyatını yüzde 20 oranında artırdı.

Köprü ve otoyollara  peşin geçiş indiriminin de kaldırılmasıyla birlikte yüzde 38 zam yapıldı.

Telefon vergisi yüzde 33 oranında artırıldı.

Bu zamlar ocak ayı içerisinde yapılan zamların bir kısmını içermektedir. Bu zamların dışında yılın son haftasında gönderilen trafik cezaları, mesnetsiz şekilde kesilen OGS ve HGS cezaları ile eski defterleri karıştırarak gönderdiği muhtelif ödeme emirlerini de üst üste koyarsak; devletin mekanizmalarının bir elinin halkın cebinde olduğunu, hortumunun da milletin şirketi ve evine takıldığını görürüz.

Yılın ilk ayında devletin yaptığı bu zamlara özel sektör zamlarını  da eklediğimizde 2016 da vatandaşın kışı uzun ve zorlu olacaktır.

Çarşı pazarda yaşanan fiyat artışları ve diğer parametreleri unutsak bile dövizin yıllık ortalama yüzde 26 artış kaydettiğinden hareketle bile enflasyonun yüzde 7,5 olarak gerçekleştiğini belirtmek rasyonel değildir.

Ülke son iki yılda ortalama yüzde 50 oranında devalüasyona maruz kalmıştır.

Türkiye’de sadece fiyatlar artmadı.

2014 yılında 199 milyon lira olarak gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı, harcamalarında iki kat artış öngörülerek 397 milyon olarak belirlenen bütçesini de aşarak tam 545 milyon olarak gerçekleşti.

2016 yılı için belirlenen 434 milyonluk bütçenin ve 2017 için hedeflenen 464 milyonluk bütçe hedeflerinin nasıl ve ne şekilde realize olacağını kestirmek zor olmasa gerektir.

Devlet tasarruf yeteneğini kaybettikçe büyüyen kara deliği milletin yaşam kalitesi, hayal ve hedeflerinden çalarak yamamaya çalıştıkça mutluluk ve güven endeksi de ters istikametteki yolculuğunu sürdürecektir.

Bu tablo hepimize bir şeyler anlatmaktadır.

Görmezden gelseniz, inkar etseniz, her biriniz birer “dilsiz şeytana” dönüşseniz de, bu sayede çok büyük avantaj ve haksız kazanç elde etseniz bile, başkaları aç susuzken, zulüm altındayken, sizlerin de iyi gün yüzü görmeniz hayal olacaktır.