- Eki, 08, 2013
- Kitap ve Yayinlar, Spor
- Nurullah Öztürk
Şike konusunda dünyanın her yanında yaptığı araştırmaları ile ünlü yazar Declan Hill geçen hafta iyi bildiği konular hakkında konuşmak için Türkiye’ye geldi.
Malumunuz üzere mümtaz Türk medyası başından beri olduğu gibi bu konuya ve kitabı tam 15 dile çevrilen konuğa başını çevirip bakmadı bile…
Madem medya görmezden geldi, o hâlde iş başa düştü…
Declan Hill’in söyledikleri, tesbitleri görmezden gelinecek gibi değil çünkü…
Declan futbolu futbol olarak görmek ve izlemek isteyen tüm namuslu insanlara seslenerek; “Ya tiyatro ya futbol, seçenek sizin elinizde, futbol mu istiyorsunuz, tiyatro mu” diye soruyor herkese…
Konuşmasına “Kötü şeyler söyleyeceğim, Türk sporunda kanser var ve bunu kesip çıkartmamız gerekiyor” diye devam ediyor…
Declan Hill özetle diyor ki: “Türk futbolunda iki hükümet var: Bir tanesi gördüğümüz bildiğimiz, diğeri başka bir hükümet. Yolsuzluklar yapıyor, gizli hükümeti değiştiremezseniz, Türk futbolunu unutabilirsiniz. Şikeciler bana en kolay şikenin Türkiye’de yapıldığını söylüyor…
FB şu an 2. ligde olmalıydı, bir takımın yönetimi şikeden içeri alınıp takımı cezalandırmamak mantıklı değil.
‘Karanlık zamanlarda bazı insanlar gelir’ ve sizin karanlık zamanlarınızda M. K. Atatürk geldi.. Bu noktada Türk futbolunun bir Atatürk’e ihtiyacı var…
Önümüzdeki iki yıl boyunca Türk hakemleri Avrupa’da daha az görev alacak. Bunu özellikle de İstanbul medyası yazsın, iyi Türk hakemleri de var, ama sorun şu, kimse artık onlara inanmıyor…
Oyuncular parasını alamazsa daha kolay şike yapar.
Yolsuzlukların giderilmesinin olimpiyat yolunda da bir faydası olacaktır.
Bir İngiliz atasözü vardır: ‘Karanlık saatler geldiğinde o zamanın adamı gelir’…”
Declan Hill’in Türk futbolu ile ilgili tesbitleri böyle. Özetle, karar vermemiz gerekiyor: Tiyatro mu, futbol mu?..
Bu tesbitlerin altına sadece şu notu ilave etmek istiyorum.
Bu hafta Riva’da Türk futbolunun geleceği adına önemli bir tesisin temeli atıldı. Temel atma töreninden yansıyan bir fotoğraf oldukça manidardı: Temeli atanlar; Suat Kılıç, YD ve Göksel Gümüşdağ… Bu konuda söyleyeceklerim bu kadar…
Samet Aybaba veda etti
S. Aybaba yıllarca Beşiktaş hayaliyle yanıp tutuştu. Nihayet sıra kendisine geldi. İşbaşı yaptı.
Bugüne kadar yaptığı transferlerin büyük çoğunluğunun isabetsizliği ve vasat bir görüntü çizmesi nedeniyle en başından itibaren Beşiktaş ile kendisini özdeşleştiremedim. Madem yönetim böyle bir karar verdi, o hâlde destek olmak lazım diyerek bugüne kadar yapılan hataları masumiyetle karşıladık. Bardağın dolu tarafını göstermeye gayret ettik. Fakat Bursa maçında bardak kırıldı, ortada bardak ta kalmadı…
Ligin bu kadar vasat ve kalitesiz olduğu bir ortamda kendimizi feda, vefa ile avuturken gün geldi vedaa. Hazırlanmaya başladık başlamasına da Beşiktaş taraftarının da vebaya yakalanmasına ramak kaldı.
Bu ligde en azından bir Şampiyonlar Ligi hedefi yakalanmalıydı. Heyhat S. Aybaba sayesinde şimdi üçüncülük bile tehlikeye girdi.
Sn. Aybaba madem Beşiktaş’ı çok seviyor o hâlde en kısa zamanda sevginin gereğini yapmalıdır.
Yanlışlara dikkat çektiğimizde farklı nedenlerle eleştiri getirenler bile hocanın karşısına geçtiği bir ortamda olmuyorsa olmuyor demektir.
Yönetim de artık şunu görmeli ki taraftarlar arasında Sayın Aybaba’ya olan güven sıfıra yaklaşmıştır.
Benim önerim ise ya Şenol Güneş ya da eğitim formasyonu olan yabancı bir ekiple birlikte Ertuğrul Sağlam en doğru tercih olarak gözüküyor…