- Eki, 08, 2013
- Ekonomi, Kitap ve Yayinlar
- Nurullah Öztürk
Türkiye’nin krizden en az zararla kurtulması için kapsamlı bir yol haritası çıkartılmalı ve derhal uygulamaya konulmalıdır. Öncelikle ne yapacağımıza ve nereye gideceğimize karar vermek zorundayız
NURULLAH ÖZTÜRK
Bu coğrafyada doğduysanız, kulağınıza okunan ezandan sonra, en çok duyduğunuz ve anlamını en erken öğrendiğiniz Türkiye gerçeğinin adıdır kriz.
Cumhuriyet kurulduğundan bu yana bitmek tükenmek bilmeyen krizler kapımızı bazen demokrasi, bazen hukuk, bazen de ekonomi olarak çaldı. Peşimizi hiç bırakmadı.
Birkaç yıldır tam da unutmaya hazırlanırken, hepsinden farklı ve sarsıcı bir şekilde kapımızı çaldı.
79 yıl sonra tekrar yerküreyi kasıp kavuran bu evrensel virüs, ortaçağda şehirleri saran ölümcül hastalıklar gibi, kısa sürede bütün dünyanın finans ve üretim damarlarına girdi, büyük ve kalıcı tahribatlara sebep oldu.
Net olarak tanı ve teşhisi konulamayan bu durum karşısında bütün dünya şaşkınlık ve çaresizliğini gizleyemedi.sağlam zırhlarla korunaklı sandığımız efsane finans kaleleri yerle bir oldu.ardından üretim kaleleri düşmeye başladı.
Eski krizlerden büyük farklılık arz eden bu durumun evrensel ve ulusal anlamda birçok farklı ve özel sebepleri var…
BÜYÜK RESMİ GÖRMEK
Global krizin politik ve ekonomik arka planına baktığımızda yabancısı olmadığımız nedenlerin ahtapot gibi tüm kurumları, ülke ve dünyayı sarmaladığını görüyoruz.
Resmin tamamını görmek ve tabloyu doğru yorumlamak için görünmeyen arka planı görmek, politik, ekonomik ve sosyal faktörleri doğru yorumlamak zorunluluğu vardır.
O halde dünü, bugünü ve yarını anlamak ve bilmek zorunluluğumuz vardır.
KRİZİN GLOBAL POLİTİK NEDENLERİ
ABD’nin emperyal hırsları ve hedefleri; Irak ve Afganistan operasyonları başta olmak üzere, dünyanın tek hâkimi olma arzusu bugünkü tabloyu doğurmuştur.
BUSH krizi; öngörüsüz ve cahil bir kovboyun, yanlış danışmanlarla yanlış hedeflere ve hayallere yönelmesi, başlı başına kriz sebebi olmaya yetecek kadar zengin bir içeriğe sahiptir.
YENİ ARAYIŞLAR
Çin, Rusya, İran, Hindistan gibi ülkelerin yükselişi ve yeni bir birliktelik oluşturma çalışmaları.
Shangay beşlisi gibi yeni oluşumların ortaya çıkması.
Rusya’nın Gürcistan’a girmesi.
ABD’nin İran’a yönelik tehditleri.
Dünyada vizyoner ve karizmatik liderler çağının sona ermesi.
Sarkozy ,Merkel ,Berlusconı gibi magazinci lider tiplerinin ülkelerini ve Dünyayı anlamak ve yorumlamak konusunda yetersiz , olaylar karşısında da çaresiz kalmaları.
Son olarak ta, bitip tükenmek bilmeyen ,tüm Dünyanın havai fişek gösterisi izler gibi izlediği Filistin’deki cinayetler.
MEDENİYET KRİZİ
ÇİN, HİNT ve PERS medeniyetlerinin silkinmesi ve dirilişi, krizin sadece finans krizi değil aynı zamanda , ‘ medeniyet krizi’olduğu gerçeğini gözler önüne sermektedir. Yine tüm köklü medeniyetlerin tarihte yeniden sahne aldığı bir dönemde, en temel medeniyetlerden biri olan ‘Türk İslam Medeniyeti’nin beklenen patlamayı yapamamış olması da ayrı bir kriz sebebidir. Çünkü beklenen değişim ve gelişimi sağlayamayan medeniyet mensuplarını bekleyen tehlike ya yok olmak, ya da verilen role razı olmaktır.
GLOBAL EKONOMİK NEDENLER
Kriz öncesindeki likidite bolluğu krizin en önemli ekonomik tetikleyicisi olmuştur.
Bireysel krediler ve özel sektör borçlarındaki hesapsız ve orantısız artışlar.
Özel sektörün büyümeyi sürekli hale dönüştürememesi.
Dünyadaki üretim ve tüketim üstlerinin değişmesi.
Emtia fiyatlarının değerinin çok üzerine çıkması.
Uluslar arası firmaların aşırı hırs ve talepleri
Gelişmiş ülkelerin doymuş Pazar yapısı.
Yaşlı nüfusun tüm tüketim çağrılarına ilgisiz kalması.
11 Eylül etkisi ile körfez sermayesinin yeni liman arayışları.
Özellikle ABD, İNGİLTERE, FRANSA, İSVİÇRE vb. ülkelerdeki körfez sermayesinin dünyanın başka taraflarına yönelmesi.
Dolaşımdaki para birimlerinin çeşitlendirilme düşüncesi:
Nobel ödüllü iktisatçı MUNDELL, Bahçeşehir üniversitesindeki konuşmasında, bu krizin çıkış sebeplerinden birinin, hatta en önemlisinin doların karşısına, yeni uluslar arası para birimlerinin konulması olduğu görüşünü savundu.
AB’NİN dolar karşısına Euro’yu koyması,ayrıca başka para birimlerinin güçlenmesi .. MUNDELL bu duruma çözüm olarak NATO ülkelerinin yeni bir para birimi oluşturabileceğini, hatta oluşturmasının şart olduğunu belirtmiştir.
ABD’nin krizin çapını öngörememesi;
Piyasaya direkt ya da dolaylı olarak altı trilyona yakın para enjekte edilmesine rağmen yine de piyasaların toparlanamaması. ABD deki krizin çapı hakkında yeteri kadar ipucu sunuyor aslında.
ASYANIN YÜKSELİŞİ: Asya ülkeleri ve diğer gelişmekte olan ülkelerin kendi kaderine sahip çıkmaları da krizin ateşleyicilerinden biri oldu.
KAYNAKLARIN VE KARLARIN AZALMASI: Artan rekabetle birlikte karlılık ve kaynaklarda ciddi düşüşler yaşandı. Cirolar yükseldi ama karlılık hep geriledi. Dünya tam bir ‘bereketsizlik çağı’ yaşamaya başladı.
SANAL DÜNYANIN FİNALİ ‘yükselen şey düşer ‘ sözü bir İngiliz vecizesidir.
Reel ekonomiye dayanmayan sanal finans oyunlarının da bir sonu olduğu belliydi. Hiçbir balon sonsuza kadar şişirilemezdi. Sonunda balon patladı.
Türkiye’de 2001 krizinin en önemli nedenlerinden biri ve en önemlisi; işadamı, politikacı, bürokrat işbirliği ile devletin soyulmasıydı.
Dikkatleri çekmemek için de inandırıcı bir nedene ihtiyaç vardı;Toplum irtica ile korkutularak farkına varamadan fakirleştirildi.
Devleti soyanlar da çalışanları tarafından soyuldu. O dönemin kefaretini ödeyen bazı patronlar kirada yaşamlarına devam ederken, eski çalışanlarından bir kısmı evlerinin penceresinden boğazı seyrederek yeni fırsatlar kovalamakla meşguller.
ABD de, körfez soygununa çıkmadan önce bir neden yarattı. İç ve dış kamuoyunu bu yalana inandırmaya çalıştı. Türkiye’deki 28 Şubat örneğindeki gibi.
11 Eylül vb. organizasyonları ile daha büyük bir kazanç düşünülüyordu. Ülkeyi yönetenler sanal düşmanlarla ve ham hayallerle meşgul olurken soygun çetesi de ülkenin içini boşaltmakla meşgul oluyordu. Bu gerçeği öğrendiklerinde ise artık vakit çok geçti. Büyük çöküş çoktan başlamıştı ve durdurulması imkansızlaştı.
Bu krizin bir diğer nedeni de, ABD tarafından sömürülen ülkelerin, bu sömürüye başkaldırışı ve kendi yol haritalarını kendilerinin çizmek istemeleridir.
Bir anlamda bu kriz bütün dünyanın ABD’den kurtuluş denemesinin faturasıdır aynı zamanda. Doğal olarak herkes bu durumdan payına düşen faturayı ödeyecektir. Kızılderili kabilesi bile…
GLOBAL KRİZİN TÜRKİYE YOLCULUĞU
Yükselen deniz ile birlikte bütün tekneler yükselir. Alçalan denizde tüm tekneler aşağı doğru iner.
Dünya likidite bolluğu ve zenginliği içinde yüzerken, kendi mürettebatı tarafından tahrip edilen Türkiye gemisi deliklerini ve arızalarını kapatmakla meşguldü. Bu nedenle çok zaman kaybedildi.
Tam yol almaya başlamıştı ki, bu kez de büyük bir fırtınaya tutuldu.. Sağ salim limana ulaşılıp ulaşılamayacağı kaptanın marifeti yanında, fırtınanın süresi ve şiddetine de bağlı.
KRİZİN POLİTİK VE EKONOMİK ALTYAPISI
Türkiye cumhuriyeti ile yaşıt sorunların çözümüne yönelik çabaların derinlik ve kararlıktan uzak olması.
Ülke menfaatlerinde dahi toplumsal ve siyasal mutabakatın sağlanamaması.
İktidar ve muhalefet alternatiflerinin cılızlığı.
İlke ve tutarlılık konusunda zaafiyetler.
İç ve dış egemen güçlerin dayatmaları.
Diğer ülkelerin yatırıma ayırdıkları kaynakların önemli bir kısmını Türkiye’nin terörle mücadelenin finansmanına ayırıyor olması.
Özel sektörün yüksek dış borçları.
Kredili yaşam;
Kredi kartı borçları Türkiye’de yaklaşık 39 milyar dolar, abd’de 3,5 trilyon dolar.
CARİ AÇIĞIN FİNANSMANI en önemli kırılma noktasını oluşturmaktadır.
Türkiye’de yaklaşık 55 milyar dolar olan açık, ABD de 650 milyar dolar civarındadır. Enerji fiyatlarında ve ithalattaki düşme eğilimi ile birlikte bu açığın ciddi bir düşüş göstereceği aşikârdır.
Gayrimenkul piyasalarındaki gerçek üstü artışlar
İnşaat sektörünün krize stokla yakalanması. Arzın talebin üzerine çıkması ile inşaat sektöründeki firmalarda baş gösteren finans sıkıntısı.
İhracat ürünlerinin altyapısının ithal ürünlerden oluşması.
İhracatın en önemli ayağını oluşturan AB ve RUSYA’NIN da resesyona girmesi.
IMF DAYATMALARI
Yaklaşık 65 yıl önce hayatımıza giren IMF bir daha hayatımızdan çıkmak bilmedi.
İş dünyasının bir kısmının iktidara ültimatom verircesine’ IMF’le derhal anlaşmalısın ‘haykırışları’.yerine bu durumdan kurtulmak için el birliği ile ne yapmamız gerekiyorsa, birlikte yapalım ‘teklifini beklemek, fazla iyimserlik mi olurdu acaba. Ama yine de denemeye değer bir iyimserlik olur elbette.
GLOBAL KRİZ, ULUSAL KAOS
Tüm dünyayı sarsan bu kriz, Dünyayı yönetmeye kalkan’ çokbilmişler’in, insanlığın ırzına geçmeye çalışırken başımıza ördükleri çoraptan başka bir şey değildir.
Dünyada 2000 yılından bu yana ekonomik dengeler sarsılmaya başlamıştı. Ülkemizde de 2006 yılından sonra ekonomik göstergeler inişe geçmeye başladı, fakat hiç kimse yaklaşan felaketin farkına varamadı.
Şu ana kadar ki sürecin kısa özeti; ekonomik kriz üzerinden yönetimi yıpratmak isteyenlerle, eleştirilerin art niyetli yapıldığını düşünenlerin sözlü atışmaları şeklinde özetlenebilir.
Doğruları söylemek bazen hükümete destek, bazen de hükümet eleştirisi olarak görüldü.
Dünyada 30’dan fazla ülke içerikleri birbirine benzer paketler açıkladılar, fakat bu paketlerin hiçbiri sorunun çözümüne çare olamadı. Ancak paniğin güçlü bir kaosa dönüşmesinin de önüne geçti.
ÇÖZÜM VE ÇARE NEREDE VE NASIL?
2001 yılında ortaya çıkan ‘Deli Dana hastalığı ‘ paniği, küresel bir krize dönüşmüş, perakende ve hayvancılık sektörü tüm dünyada büyük bir zarar görmüştü. Hâlbuki deli dana hastalığı belli merkezlerde yaşanmıştı. Etkisini herkes hissetmişti.
Yine 1994 ve 2001 yılında ulusa özel yaşadığımız krizlerde öğrendik ki, herkes kendi krizini kendisi çözebilir. Bu nedenle 2001 krizinin çözümüne dış faktörlerin katkısı ne kadar ise, 2008 krizinin Türkiye’ye etkisi ve katkısı da o kadar olacaktır.
Küresel deli danadan ,’küresel borsa ve finans balonu ‘krizine tüm krizlerde ortak nokta ‘güven bunalımı’oldu.
Bu konuda uluslar arası iki ayrı araştırma kuruluşunun küresel güven endeksi ile ilgili yapmış olduğu araştırma çarpıcı sonuçlar içeriyor.
GÜVEN SORUNU VAR!
Borsa balonunun patlamasının hemen ardından tüm dünyada güven krizi baş gösterdi.
İnsanlar kendine, siyasete ve ekonomiye dair ciddi endişeler yaşıyorlar.
Örnek vermek gerekirse; 2005 yılında global güven endeksi ortalaması 92 PUAN.
Türkiye ortalaması 103 puan
2008 yılı eylül ayı global ortalama 84 puan.
Türkiye 62 puan.
2008 yılında durgunluk yaşandığını düşünüyor musunuz sorusunun cevabı da Türkiye’de %92 oranında evet olarak cevaplanmış.
2009 yılında durgunluğun devam edeceğini düşünüyor musunuz sorusunda dünya ortalaması %26 iken, Türkiye ortalaması % 39 olarak çıkmıştır.
Bu nedenle yapılması gereken ilk icraat güven bunalımını aşmaktır.
Bütün çözümler bundan sonra yol alabilir ve bulabilir.
Türkiye akıllı yatırımcılar için fırsatlar sunmaya devam etmektedir.
Gıda, Tarım, Enerji ve Turizm sektörleri başta olmak üzere perakende vb, hizmet sektörleri gelecek vaat etmeye devam ediyor.
Küresel ekonomi ile tam entegre olmamış pazarlar, kuzey Irak, Suriye, İran gibi komşu pazarlar ve körfez ülkeleri hızlı sonuç alınabilecek pazarlar daha çok önem arz etmektedir.
Ekonomik, demokratik, sosyal ve siyasal evrimlerini tamamlamış ülkeler bir yana, bizden çok daha sonra yola koyulmuş Çin, Kore, Hindistan, Tayvan, Malezya, Singapur gibi ülkelerin yaptığı gibi, SWOT analizi yapılarak, yeni ve zorunlu bir yol haritası çıkartılmalı ve derhal uygulamaya konulmalıdır.Türkiye ne yapacağına ve nereye gideceğine karar vermek zorundadır.
Pazarda rekabet avantajımızın olduğu sektörlerin belirlenmesi ve desteklenmesi, küresel rekabette geri kaldığımız, mesafe alma şansımızın olmadığı alanlarda, ilerleme imkânı kısıtlı ise uzak durmamız gerekmektedir.
KRİZ KİMLER İÇİN FIRSAT?
Kriz, ders ve önlem alma becerilerini gösterenler ile gidişatı öngörebilenler için fırsat, her dem aynı hatayı tekrarlayanlar ve kurumsallaşma yeteneği olmayanlar için girdaptır.
Örneğin, küresel rekabet ortamında karlılığın düşeceğini, insan kaynakları kalitesinin önemini, ürün ve hizmet kalitesine paralel olarak değişimin ve yeni durumlara uygun strateji ve planları olmayanların tek bir mevsimi vardır, o da ‘kriz mevsimi’dır.
Hiçbir planlama ve araştırma yapmadan, bilgi ve birikim sahibi olmadan modaya uyarak mütahitliğe soyunanlar ile ikişer kilometre ara ile Alışveriş merkezi inşa edenlerin, zarar ediyoruz, batıyoruz diye ortalığı velveleye vermeden önce, kendilerine ‘biz nerede hata yaptık ‘ sorusunu sormaları, ondan sonra çözüm aramaları daha gerçekçi bir yaklaşımdır.
Şu anlaşıldı ki ,kriz tahmin edilenden daha derinlerde , dışarıdan medet ummadan, tüm kaynakların etkin bir şekilde devreye sokulması ,belki de küçülerek büyümenin mümkün olabileceği bir döneme doğru gidiyoruz.