Medyada Değişim Ne Zaman?

Medya topluma ayna tutar. Bizler genellikle aynanın arkasında olup bitenlerden haberdar olmayız.

Medya toplumun aynası olduğu kadar ,temel eğitimlerden yoksun kalmış kitle için bir eğitim ve öğretim aracıdır aynı zamanda.

Yoksul kesimlerde iletişim aracı olmaktan daha çok eğitici ve yönlendirici bir rolü vardır.

Toplumda spor kaynaklı şiddetin temellerine indiğinizde, temelleri de, üstüne kaçak katları da atanların medya mühendisleri olduğunu görürsünüz.

Eski bir yayın yönetmeni sportif yalanlarını “beyaz yalan” olarak nitelemiş ve gazete satmak için gerekli olduğunu belirtmişti.

Yalanlar biriktirerek tarihî ilim irfan yuvasının kül ufak olmasını bile göbek atarak kutlayan kitleler yetiştirmeyi başardık sonunda…

Yazılan yalan yaşananlar gerçek oldu.

Tüm projektörleri Fenerbahçe ve Galatasaray’a çevrili medya anlayışının değişmesinin zamanı geldi geçiyor…

Bernard Shaw “Değişim olmadan ilerleme mümkün değildir ve düşünüş biçimlerini değiştirmeyen kimseler, hiçbir şeyi değiştiremezler” der.
Medya ve bakış açısı değişmeli
Şener Şen ve Cem Yılmaz’ın rol aldığı Av Mevsimi filminde, cinayeti aydınlatmak için çalışırken zorlandıkları bir anda, Şener Şen olaya bakış açısının değiştirilmesini önerir.

Ben de ilave olarak kendisini değiştirmeden değişim sözünü ağzından düşürmeyen kim varsa, toplumun sıhhat ve selameti açısından hepsinin değiştirilmesinin gerekli olduğunu düşünürüm.

Gazeteler dört takımın şu âna kadar 100 puan kaybetmesini skandal olarak verdi.

Şike skandalı sonrasında bazıları cesaret kazanırken bazılarının da cesaretinin kırılmasının puan kayıplarında rolü var mıdır diye kimse sorgulamadı bile…

Medya sırtını dönse de rakiplerinden korkmayan, ekonomide de sporda da Anadolu diye bir gerçek var…

Transfer savurganlığı nedeniyle Avrupa’da birçok kulüp battı. Medya bunu haber yaparak kulüpleri uyarmak yerine transfer savurganlığını alkışladı ve alkışlattı.

RTÜK uyarısına rağmen her türlü kepazelik spor programı adı altında pazarlanıyor…

Sportif başarı ile ekonomik başarı arasında olumlu bir ilişki olduğu bilimsel bir gerçek.

Türkiye dünyanın 16., Avrupa’nın altıncı büyük ekonomisi. Futbolda neden 40. durumda?

Bu kadar harcamaya rağmen büyük takımlar neden uluslararası rekabete kapalı diye soran bir medya organına rastladınız mı siz hiç?

18 takımlı ligde sadece iki üç takım varmış gibi yaparsanız, başkaları da size yokmuşsunuz gibi davranır. Belki de bu yüzden, İstanbul dışındaki büyük illerde ulusal gazetelerin en çok satanının tirajı 2.500- 3.000’i geçemiyor.

İstanbul takımlarının onda bir bütçesi ile oluşturdukları takımlarla onlara kafa tutan, hatta yanlarına aldıkları hakemi de yenen takımların başarısı bir satırla geçiştirilirken, saatlerce ve sayfalarca yenilgiyi konuşan anlayış çoktan değişmeliydi.

Büyük takımların Avrupa’nın üçüncü sınıf takımları karşısında aldıkları galibiyetlere zafer damgası vuran, ölçüsüz ve akıl dışı transferlere manşet tutan, futbol yöneticilerinin sığıntısı olan anlayış ve adamlarla Türk sporunun vardığı ve varacağı sınır İpsala gümrüğüne kadardır.

Medya aklını başına devşirmezse zaman, mekân ve ekonomik gerçeklerin onu da değiştireceğinden hiç kimsenin kuşkusu yoktur.

Medyanın demirbaşlarının çoğunun “gittiği yere kadar” dediğini bilen biri olarak yolun sonuna geldiklerini de hatırlatmak isterim.