- Eki, 08, 2013
- Kitap ve Yayinlar, Spor
- Nurullah Öztürk
Türk futbolu tarihin en zorlu dönemlerinden birini yaşıyor.
Yıllarca gözardı edilen, gizlenen gerçekler, herkesin bildiği, yaşadığı ve tanık olduğu ölümcül bir hastalık halini alınca, sistemin sağlık ve bekası için operasyon kaçınılmaz oldu.
Özellikle de futbolun son on yılı kirlenmenin, kirli ilişkilerin doruğa çıktığı dönemler oldu.
Sistemin baronları bu süre zarfında kendi arzu ettikleri ortamı kusursuz bir şekilde inşa etmişlerdi ki, “görünmez el” kimsenin unutamayacağı bir operasyonla, “kural ihlali” yapanları durdurdu.
Bu andan itibaren taraflar arasında yeni bir fikstürle, alışık olmadığımız maçlar oynanmaya başladı.
Sonuçları manipüle etmesine tanık olduklarımız, bu kez de hukuk kuralları ve sonuçları üzerinde oynuyorlardı ve oynamaya da devam ediyorlar.
Hastanelerini oldukça yüksek bir bedelle yabancılara devreden Mehmet Ali Aydınlar’a Allah “yürü ya kulum” demişti Hemen akabinde kendisini TFF başkanlığında buldu.
Başına gelecekleri bilseydi, çok sevdiği takımından sürülmesine sebep olacak süreci yaşamamak için öneri kimden gelirse gelsin, sanırım bu teklifi geri çevirirdi.
İş dünyasındaki başarıyı TFF başkanlığı ile taçlandıracaktı ki, bu mümkün olmadı.
Yaşadığı kâbus dolu günleri de alarak acı hatıraları ile terk etti koltuğu…
Bu süreçte bütün önceliği ve çabası voleybol şubesinin de başkanlığını yaptığı kulübünün şike suçundan alacağı cezayı minimuma indirmek üzerine oldu.
UEFA ile 58. Madde’nin değişimi ve cezaların hafifletilmesi konusunda yaptığı pazarlık pazarda alıcı bulmadı.
Yeni başkandan beklentiler
Seçim için çok kısa bir zaman kalmasına rağmen, ismi ortalıkta dolaşanların hiç biri, iktidardan işaret alamadığı için ben varım diyemiyor…
İcazet mektubunu cebine kim koyar bilinmez ama, bildiğimiz şu ki; zor bir görev bekliyor kendisini…
Futbol topunu masadan alıp tekrar sahaya santraya koyması yanında, kimsenin bir daha böyle işlere tevessül etmemesi için, şike dosya ve davasının sonuna kadar takipçisi olmak en öncelikli ve önemli işi olacaktır, olmalıdır…
Medya araçları her ne kadar işi sulandırmaya çalışsa da, toplum vicdanı neyin ne olduğunun fazlasıyla farkındadır.
Futbolun patronu olacak kişi, tarihî şike dosyasını kapatma yolunu seçerse bilmelidir ki, ahir ömründe hayırla yâd edilmeyecek hatta Türk futbolunun ölüm fermanının altına imzasını atmış olacaktır.
Başkanı seçenler de bu suça iştirak etmiş olanlar kadar suçlu sayılacaktır.
Başkanın ilk ve en önemli görevi futbolu şikeden arındırmak olmalıdır.
İlk defa Anadolu takımlarının kendi aralarında biraraya gelerek İstanbul dukalığına karşı birlikte hareket etme kararı sonuna kadar desteklenmesi ve geliştirilmesi gereken bir süreçtir.
Anadolu’dan şampiyon çıkartmazlar teranelerini duymaktan bıktık.
Anadolu haksızlığa, zulme başkaldırının merkezidir, emeklerini sömürüp kendilerini inkâr edenlere cevap vermenin günü ve zamanı bugündür.