Futbol’un İnsan Kaynakları

Yaşadığımız çağda işletmelerin fark yaratmak ve gelişmeyi sürdürülebilir kılmak için en çok önem verdikleri konu “insan kıymetleri” oldu.. Bu büyük detayın farkına varan kurumlar rakipleri ile arayı açarken, diğerleri de varoluş savaşına hazırlanıyorlar…

Türkiye’de de tüm önemli kurum ve kuruluşlar insana yatırımın önemini kavramaya başladı. Bu konunun tek istisnai sektörü hangisi derseniz, şüphesiz ki spor ve futbol sektörüdür.

Finansal büyüklük olarak Avrupa’nın altıncı büyük endüstrisi olan Türk futbolu, sportif başarı sıralamasında dünyanın 40. sırasında.

Bu nedenle ilk sorgulanması gereken, bu endüstriyi yönetenler yani insan kaynakları olmalıdır.

İsterseniz sporu ve futbolu yönetenler hakkında kısa ve öz bir değerlendirmede bulunalım; siyasetin sporun başına atadığı kişi, bazı şaibeli işlerle adı anılan, sporla alakası sorumluluk aldıktan sonra başlayan, görevde kaldığı süre içinde her alanda hezimetler yaşadığımız, fakat hiçbir şey olmamış gibi yerli yerinde duran bir isim…

Şike gibi yüz kızartıcı bir konuda tek kelam etmezken, performans ve başarısı hezimetleri zafer gibi sunmasında saklı olmalı.

Başarısızlığın her türlüsünü yaşamış, başında bulunduğu kulübü sekiz senede batırmış, şike dosyasını açılmamak üzere kapatma görevi verilen, bu konuda da başarılı olan bir isim var futbolun başında…

TFF’de milletin paralarını çarçur etmeye devam ediyor…

Sporun diğer dallarında skandal başarısızlıkların altına imza atanlar yeni seçimlerde yerlerini korudu. “Ehliyet ve emniyet” kuralı iptal edilerek yanlarına yandaş takviyeler yapıldı.!

Türk futbolunun en önemli kulüplerinden birinin tepesinde yüz kızartıcı “şike”den hüküm giymiş bir yönetim ve onun adamları hiçbir şey olmamış gibi oturmaya devam ediyor.

Anadolu kulüplerinden birinin başında Beşiktaş’tan aldığı transfer paraları ile ihya olan, fakat yine de kulübünü iflasa sürükleyen bir isim bulunmakta.

Diğerleri de bu prototipte olan kişiler hâkim Türk sporuna…

Doğal olarak bu kadar basiretsiz ve başarısız insanlar tarafından yönetilen Türk sporunda, her branşta tarihî başarısızlıklara imza atıyor ve atmaya da devam edeceğiz.

Her gelenin kendi adamlarını getirdiği, başarı ya da başarısızlık, performans kriterlerinin geçerli olmadığı bir dünya burası.

Avrupa krizin de etkisiyle tüm kurum ve kuruluşlarında topyekûn bir değişim ve dönüşüm çalışmasını tamamladı. Kulüpler profesyonel kişilerce şirket gibi yönetiliyor. Kâr etmesi, zarar ediyorsa minimize edilmesi için maksimum çaba gösteriliyor.

Türkiye’de hiçbir şey olmamış gibi, üç kuruşluk oyunculara beş kuruş ödemeye devam ediliyor.

Bir yüzsüzlük örneği olarak, devlete olan borçlarının silinmesini talep edebiliyor, devlet baba da, herkese dediği gibi “önce borcunu öde” demiyor, diyemiyor…
Beşiktaş maçlarını nerede oynayacak?

Geçen yıl kazma vurulsaydı Beşiktaş maçlarını Arena stadında oynayacaktı. Siyasi otorite de bu yönde karar beyan etmiş ve BJK için Arena’yı önermişti.

Şimdi stat bitene kadar maçların Kasımpaşa’da oynanacağı bilgileri geliyor.

Beşiktaş’ın daha fazla gelir kaybı yaşamaması için doğru adres Kasımpaşa değil, Arena, olmazsa Saracoğlu’dur.

Bu konunun bir kez daha düşünülmesinde fayda var…